8 Haziran 2007 Cuma

Dartmouth Üniversitesi'nde

Dartmouth Üniversitesi’nde toksikolog ve kimya profesörü olan Karen Wetterhahn, 14 Ağustos 1996’da yanlışlıkla sol eline bir damla, mini mini bir damla dimetil cıva sıçrattı. Wetterhahn, toksik metallerin hücre zarından geçtiğinde nasıl kansere yol açtığı konusunda uzmandı. Laboratuvarında o zehirli damlacığı sıçrattığında hiç önemsemedi; ne de olsa lateks eldiven giymişti. Ama işte o damlacık ölümüne neden olacaktı.

Dimetil cıva, eldivenden geçecek kadar uçucu ve tehlikeliydi. Beş ay sonra Wetterhahn kapılara çarpmaya, sözcükleri ağzında gevelemeye başladı. Ve hastanede geçirdiği üç haftanın ardından komaya girdi. Wetterhahn’ın öğrencilerinden ve artık kendisi de bir kimya profesörü olan Diane Stearns, “Onu görmeye gittim ama bu, düşündüğümden farklı bir koma haliydi,” diye anımsıyor. “Çırpınıp duruyordu. Kocası, eşinin yanaklarından gözyaşlarının süzüldüğünü görmüştü. Acı çekip çekmediğini sordum. Doktorlar, ‘Beyni acıyı dahi algılayamıyor gibi görünüyor’ demişti.”

Karen Wetterhahn beş ay sonra yaşamını yitirdi. 48 yaşındaydı; evli ve iki çocuk annesiydi. Doktorlarından biri, cıvanın, beyin hücrelerini “termitler tarafından aylarca kemirilmiş gibi” yiyip bitirdiğini söyledi. Bu denli zeki, titiz, üstün nitelikli bir toksikolog nasıl böylesi trajik bir sonla yaşamını yitirmişti?

Mavi forum

Windows XP 'nin anlamını biliyormusunuz?

Sürekli Elimizin Altında Olan, Her Alanda Kullandığımız "Windows XP"nin Ne Anlama Geldiğini Biliyor Musunuz?


Mesih'in 2000'li yıllarda geri dönmesini bekleyen yalnızca Vatikan değilmiş. Microsoft da, kendi çapında bir "Mesih operasyonu" yürütmüş.

Microsoft'un 2001 yılında piyasaya sürdüğü ve hâlen en yaygın kullanılan işletim sistemi Windows XP'deki "xp" Eski Yunanca'da "Mesih" anlamına geliyor.

KURTARICI WİNDOWS!

Microsoft, 2001 yılında piyasaya çıkardığı işletim sistemine İngilizce'de "deneyim" anlamına gelen "experience"ın kısaltması olarak lanse ettiği "XP" adını verdi. Windows XP'deki "xp" aslında İncillerin de kaleme alındığı dil olan Eski Yunanca da Christ'ın, yani Mesih'in kısaltması.


"Windows xp" kullanıcıları olarak hepimiz, adında Mesih olan bir işletim sistemindeyiz yani.

HIRİSTİYANLIĞIN SEMBOLLERİNDEN

Eski Yunanca'da "x" harfi "khi", "ro" olarak okuna "p" harfi ise "re" sesine tekabül eder. "XP" böylece, Yunanca'da "khristos" şeklinde yazılan Mesih'in kısaltması, giderek de sembolü olarak kullanılmıştır. Doğu Roma bu kısaltmayı, Hıristiyanlığı benimsemesiyle birlikte sembol olarak kullanmaya başlamış bundan bir haç modeli olan "khi ro haçı"nı çıkartmıştır.

MİCROSOFT DA BİGANE KALMAMIŞ!

Öyle anlaşılıyor ki Microsoft 2000'li yılların Hıristiyan alemi üzerinde oluşturduğu etkinin dışında kalmamış, son işletim sistemi modeline Hazreti İsa'yı kasteden "Mesih" adını takmış. Microsoft'un bu tutumu, Hollywood'da esen rüzgarla da paralel, çünkü Hollywood da 2000'li yıllara birer Mesih hikayesi olan Matrix, Yeşil Yol ve birer Kıyamet senaryosu niteliğindeki Armagedon, Yarından Sonra, Derin Darbe gibi filmler yaptı.

HAÇLI SEFERİ"NE WİNDOWS DA KATILDI

Aslında, 2000'li yıllar Batı'da Hıristiyanlığın etkin konumunu başka vesilelerle de gösterdi. 11 Eylül 2001'deki saldırıların ardından ABD başkanı Bush bir Haçlı Seferine çıkm atan söz etti ve peşinden Afganistan ile Irak'ın işgali geldi. O zaman dehşetle fark ettik ki "haçlı seferi" düşüncesi Batı'da canlılığını zaten hiç kaybetmemiş: futbol takımlarından lokantalara, otellerden marketlere pek çok kurumun adındaki "crusade" ("haçlı seferi") ibaresinde yaşamakta. Öyle ki, ABD'de siyaseti belirleyecek bir konumu ele geçirecek güce erişmiş.

Microsoft gibi, Amerikan ve dünya ekonomisinin bir devinin de bu "haçlı ruhunun" kıyısında kalmayacağını, onu sahipleneceğini düşünmek akla aykırı değil.

Mavi forum

Resme 30 saniye iyice bakın gözlerinize inanamayacaksınız ?

kalbi olan bakmasın

Mavi forum

2.8 Kilometrelik Gelin Duvağı..!!

Avusturya’da Tuna nehri kıyısındaki Korneuburg şehrinde yapılan bir düğünde, gelinin 2.8 kilometre uzunluğunda duvak taktığı bildirildi. Avusturya haber ajansı, Eva Hofbauer adlı gelinin, düğününde taktığı 2.8 kilometre uzunluğundaki duvağını yüzlerce gencin taşıdığını kaydetti. Haberde, bu duvağın, dünyanın en uzun duvağı olduğu ileri sürüldü. Korneuburg belediye başkanı Wolfgang Peterl, duvağın, Guinness Rekorlar Kitabı’na girmesini umduklarını söyledi. En uzun gelin duvağı rekorunun, 2 kilometreyle bir Japon geline ait olduğu kaydedilmiş.

Mavi forum

G.Afrikalı Evinin Dekorunu Beğenmeyen İç Mimarı Baltayla Doğradı..!!!

Güney Afrika’nın Johannesburg kentinde, Jose da Silva adlı bir kişi, evinin dekorunu beğenmeyen kadın iç mimarı baltayla doğradı. Yerel gazetelerde yayımlanan haberlere göre, Silva, Johannesburg’un gözde semtlerinden birinde satın aldığı yeni evini dekore ettirmek için iç mimar Beatrice Harrowyn’u davet etti. Silva, iç mimara yeni evinde neler yapmak istediğini anlattı, ancak iç mimar bu konuda hoş olmayan yorumlar yaptı. Buna çok kızan Silva, evin garajından aldığı baltayla iç mimarı öldürdü. Silva, çıkarıldığı mahkemede verdiği ifadede, iç mimarı, hiç sevmediği eski okul öğretmenini hatırlattığı için öldürdüğünü söyledi. Kafasındaki sesin, seri cinayetler işlemesini söylediğini ileri süren Silva, daha fazla kişiyi öldürmemek için yakalanmayı göze aldığını anlattı. Silva, polisin kendisini yakalamasının neden uzun sürdüğünü de anlamadığını belirtti.

Mavi forum

Aklınızdaki Birçok Saçma Soruya Cevaplar! Mutlaka aradığınız var ;-)

Neden tokalaşıyoruz?

Tokalaşma aslında cağlar öncesi bir adet. Bir erkek diğerine elinde
silah olmadığını göstermek için boş sağ elini uzatıyor, diğeri de aynı
seyi yapıyordu.
Ama her iki taraf da kendini emniyete almak, diğerinin
aniden silah çekmesini engellemek için birbirinden emin olana kadar birlikte
ellerini hafifçe sıkarak dururlardı.



Yüzük neden evlenirken takılır?

İnsanların evlenirken yüzük takmalarinin nedeni ise eski Mısırlılar'ın
halka seklindeki cisimlerin sonsuzlugu simgeledigine dair inançları.
Evlilik yüzügü de evliliğin sonsuza dek sürecegini simgeliyor.


Erkek bebeklerin giysileri neden mavidir?
Yüzyıllarca önce insanlarda seytani güçlerin bebeklerin vücutlarina
girmek için fırsat kolladıklarina iliskin bir ortak inanç vardi. Ayrıca bu
şeytani güçlerin, mavi renk tarafından kovulduğuna da inanılıyordu. Bu
yüzden şeytan korkar diye erkek bebeklerin giysilerinin mavi olması adet
haline geldi.



13 sayısı niçin uğursuzdur?
Bu inancın, Hz. İsa'nın meşhur son yemegindeki havarilerin
sayısından kaynaklandığı sanılsa da, kökü İskandinavya topraklarina kadar
gider.
O zamanlarda güzellik tanrısı Balder bir ziyafet verir. Bu ziyafete 12
kişi davetli iken, yalanların tanrısı Loki, davetli olmadığı halde 13. kişi
olarak katılmak ister. Ancak çıkan tartısmada Loki, diğer tanrılar
tarafından cok sevilen Balder'i öldürür. 13'ün uğursuzlugunun
nedeniLoki'dir.



Bozuk paraların kenarı niçin tırtıllıdır?
Kağıt paradan önce kullanılan paralar altın ve gümüş içeriyordu.
Düzenbazlar bu paraları kenarından kazıyarak cok az miktarda da olsa,
biriktiriyor, parayı da tekrar kullanabiliyorlardı. Bu sorunu cözmek
için bozuk paralarin kenarlari tırtıllı yapılmaya başlandi. Bu tırtıllar
sayesinde paranın kazınmış olduğu hemen belli oluyordu.

Atlar neden ayakta uyur?

Bilim adamlari atların ayakta iken daha rahat olduklarını ve daha az
enerji sarf ettiklerini söylüyor. Çünkü atın yatarken nefes almasında
iç organları kimi güçlüklere yol açıyor.


Erkeklerin dügmeleri niçin sağdadır?

Sağ elini kullanan bir insan için, sağdaki bir dügmeyi soldaki iliğe
geçirmek daha kolaydır. Bu nedenle erkeklerin düğmeleri daima sağdadır.
Peki, kadınların düğmeleri niçin solda? Eskiden düğmeler pahalı idi.

Düğme alabilecek zengin kadınlar da, elbiselerini
hizmetçilerinin yardımıyla giyebiliyorlardı. Hizmetçiler de düğmeleri
sağ ellerini kullanarak daha hızlı ilikleyebiliyorlardı.

Fotograflarda gözler niçin kirmizi cıkıyor?
Fotograf makinesinin flası kısa sürede cok kuvvetli bir ısık verir. Bu
ısık da doğrudan retinaya yansır. İşte flasla cekilen fotograflardaki
kırmızılık retinadaki bu kılcal damarların görüntüsüdür..


Arama kelimelerim: İnsanların evlenirken yüzük takmalarinin nedeni
Yüzyıllarca önce insanlarda seytani güçlerin

Mavi forum

Petrol yayılmasının faturası

5 Aralık 2002... İspanya'nın kuzeybatı kıyılarının hemen açığında bulunan Ons Adası'nda bir yengeç tamamen petrole batmış bir halde kayalara yapışmış. Bu fotoğraf 19 Kasım'da yaşanan petrol tankeri felaketinde gerçek faturayı kimin ödediğini gözler önüne seriyor.

Mavi forum

İstasyona mekik servisi

Uzay mekiği Endeavour, Uluslararası Uzay İstasyonu'na kilitlenmek üzere yaklaşıyor. Altta görünen kara parçası ise Yeni Zelanda.

Mavi forum

Manastır ve dolunay

23 Haziran 2002... Dolunay, Ukrayna'nın başkenti Kiev'deki Caves Ortodoks Manastırı'nın altın kubbelerinin üzerinden yükseliyor

Mavi forum

Güneşin halkaları

NASA'nın TRACE uzay aracı tarafından çekilen fotoğrafta, sıcak ve elektrik yüklü gaz halkalarının Güneş'in yüzeyi üzerinden yükselişi görülüyor. Morötesi tekniği kullanılarak çekilen fotoğraftaki halkaların genişliği 450 bin kilometreye kadar ulaşabiliyor. Bu da dünyanın büyüklüğünün 30 katı demek.

Mavi forum

Ugurböceginin izi

Woolwich, Maine'de yağmurlu bir camın üzerinde yürüyen uğurböceği, ardında iz bırakıyor. Amerika'da 400 çeşit olmak üzere, dünyada 4000'den fazla uğurböceği türü yaşıyor. Diğer böceklerin yumurtalarını yiyen uğurböcekleri, bahçelerin dostu olarak biliniyor.

Mavi forum

Yanardağ Patlaması(DEĞŞET RESİMLER)...!!!
















Mavi forum

Postane tahsildarina ilginc soygun

Hırsızlar elini kolunu bağlayınca burnuyla telefon etti

İngiltere'de hırsızlar tarafından elleri kolları bağlanan posta tahsildarı, burnuyla telefon ederek polisi aramayı başardı.

Blundellsands kentinde üç hırsız Stan Norvill adlı tahsildarın evini bastı. Tahsildardan kendilerini postaneye götürmelerini isteyen soyguncular, postane kasasının otomatik olarak korunduğunu ve sabahtan önce açılamayacağını öğrenince, sabahı beklemeye karar verdiler.

Tahsildarın karısını evde rehin tutan soyguncular, tahsildarla postaneye giderek kasayı soydular. Hırsızlar rahatça kaçabilmek için de karısıyla tahsildarı ''sucuk gibi'' bağladılar, ama tahsildar Norvill, bağlarına rağmen telefona gitmeyi ve burnuyla 999'u çevirerek polise ihbarda bulunmayı başardı.

ve karısı, başlarına gelen bu talihsiz olayı unutabilmek için tatile çıktı.

Mavi forum

Thegodisnowhere

Büyük gazetelerimizin birinde yönetici semineri veren bi uzman, Türklerin dünyadaki en kötümser milletlerden biri olduğunu iddia etmiş. Bunu kanıtlamak için de küçük bi test yapmış. Tahtaya aynen şu şekilde, kelimeleri bitişik olaraktan bi cümle yazmış: "THEGODISNOWHERE" Bi'kaç saniye sonra da tahtayı silip katılımcılardan okudukları cümleyi yazmalarını istemiş.
Salondakilerin heepsi bu cümleyi önlerindeki kağıtlara, "THE GOD IS NO WHERE" diye yazmışlar. Yani, "Tanrı hiçbir yerde değildir" şeklinde. Uzman acı acı gülümsemiş. (Dediği çıktı ya çakalın) "Tam beklediğim gibi" diye mırıldanmış.

Çünkü Batı ulkelerindeki yapılan seminerlerde katılımcılar, bu cümleyi şöyle okurlarmış: "THE GOD IS NOW HERE!" Yani, "Tanrı şu an bizimle!"

Mavi forum

Bu gerçekten insan mı ?



Mavi forum

en uzun sakallı adam





Bıyık ve sakal yarışmasına katılan Alman Willi Chevalier,rakiplerine açık ara fark attı.



İşte Berlin'de Dünya sakal ve bıyık şampiyonasında birinci olan alman...

Mavi forum

Mezar'daki Ceset

Sizce bu kadına ne olmuş olabilir..

Mavi forum

Dehşetin Aklaştırdığı Saçlar

"Ölümünün bizi nerede beklediği belli değil, iyisi mi biz onu her yerde bekleyelim." (Montaigne)

Muğla'nın Milas ilçesinde yaşayan orta yaşlı bir adam, bir gece, hayatının akışını değiştiren dehşetli bir rüya görür.

Rüyasında adam kendi ölümünü görmüştür. Öldükten sonra, vücudu teneşirde yıkanmış, kefelenmiş ve mezara defnedilmiştir.

Rüya çok net ve berraktır. Adam mezara konulup yapılan dualar ve okunan Kur'an-ı Kerim ile birlikte üzeri topraklandıktan sonra kapkaranlık bir yerde yapayalnız kalır. Bir müddet sonra bulunduğu kabrin sağ tarafından bir menfez açılır ve içeriye iki kişi girer. Bunlar kendilerinin kabirdeki sual melekleri olan "Münker ve Nekir" olduğunu söylerler.

Bu melekler, adamı alıp bulunduğu menfezden geçirerek başka bir yere götürürler. Götürdükleri yerde adamın önüne hemen bir terazi ve yanına da bir miktar üzüm koyarlar. O sırada karşıdan gelen bir adam belirir. Münker ve Nekir, Milaslı bu çiftçiden, karşısındaki adama üzüm satmasını söylerler.

"Ölçtüğünüz zaman dürüst olun, tam ölçün. Doğru terazi ile tartın. Bu hem ticaretiniz için daha hayırlı, hem de akibet yönünden de daha güzeldir." (Kur'an-ı Kerim, İsra 35)

Münker ve Nekir melekleri adamın sağ ve solunda muhafız gibi durarak satışa nezaret ederler. Kendisinin alış-veriş sırasında tartıda çok az bir haksızlık yaptığını gören Melekler, onu hemen tezgâhın başından aldıkları gibi çok büyük bir kapının yanına getirirler. Kapı, kale kapısı gibi çok büyüktür. Kapının yanına gelir gelmez kapı kendiliğinden açılır.

Rüya sahibinin o anda gördüğü manzara çok korkunçtur. Kapının öbür tarafında müthiş bir yangın ve alevlerin içerisinde cayır cayır yanan insanlar vardır. İnsanlar bir taraftan yanmakta, bir taraftan da vücutları tazelenmektedir. Yanan insanların çıkardıkları canhıraş feryatları yürek dayanacak gibi değildir.

Münker ve Nekir melekleri, adama bu dehşetli manzarayı gösterdikten sonra tekrar bir meydanın ortasına getirirler. Kendisine, biraz önce alışveriş sırasında işlediği suçun cezasının demin gördüğü gibi yanarak mı, yoksa başka bir şekilde mi verilmesini istediğini sorarlar.

Adam, gördüğü o müthiş yangın manzarasındaki dehşetten ve bundan daha büyük bir ceza olamayacağı düşüncesiyle ateşe razı olmayıp bir başka cezaya razı olduğunu söylemesi üzerine, birden bire vücudunda yüzlerce derece bir hararetin başgösterdiğini bütün dehşetiyle hisseder. Dayanılmaz bir ıstırap, çekilmesi mümkün olmayan acı ve azap başlamıştır. Adamcağız, çektiği acının tesiriyle avazı çıktığı kadar feryad ve figan etmektedir.

(Rüyadan gerçek hayata, yani rüyayı gören adamın evine döndüğümüzde, adam hakikaten de avazı çıktığı kadar bağırmakta, ortalığı ayağa kaldırmaktadır. Vakit gece yarısıdır. Adamın karısı ve bitişik odadaki iki yetişken oğlu bu korkunç çığlıklara uyanırlar. Sesler mahalleyi de inlettiğinden konu-komşu pürtelaş adamın evinde toplaşırlar. Adam ile hâlâ çığlık çığlığa feryada devam etmektedir. Herkes uğraşmakta fakat adamcağız bir türlü uyandırılamamaktadır.)

Dönelim tekrar rüyaya... Adamın içine düşen yangından vücudu fokur fokur kaynamakta ve acı içinde kıvranmaktadır. Çektiği acı tahammül sınırının çok ötesindedir.

Bir müddet geçtikten sonra, Münker ve Nekir'in işaretiyle ceza sona erdirilir ve adam çağrılarak şöyle denilir.

"İşte gördün ve anladın ki, dünyada yapılan ufacık bir hatanın, adaletsizliğin ahiretteki cezası bu. Şimdi seni hayata, yaşadığın dünyaya iade ediyoruz. Bundan sonra hayatını bu gerçeğe göre tanzim et. Katiyyen en küçük dahi olsa bir haksızlık, adaletsizlik yapma."

Bu müsaadeden sonra, adamcağız rüyasından gözleri yerinden fırlamış, beti benzi atmış, kan ter içinde uyanır. Ama bundan da önemlisi, adamın yüzünde, etrafını çevreleyen mahalle halkını hayret ve şaşkınlık içinde bırakan bir görüntü vardır. Siyah saçlı bu adamın bütün saçları, biraz önce rüyada gördüklerinin dehşetinden bir anda bembeyaz olmuştur. Evet bembeyaz...

Milaslı bu adamı görüp hadiseyi nakledenlerin ifadesine göre, şimdi artık o, dehşetin aklaştırdığı saçlarıyla hayatını kılı kırk yaracasına hassas yaşamakta, bundan sonraki menzili olan kabir aleminde kendisine faydası olacak salih amellerin, güzel, hayırlı işlerin peşinden koşmaktadır.

Mavi forum

Bu yatakta yatmak istermiydiniz?

kankalar verildiyse kusura bakmayın forumda araştırdım bulamadım



yorumları beklerim

Mavi forum

Bu Çinlilerle İnanın Başa Çıkılmaz!

ufff

- - -

-

Mavi forum

hz.musa ve denizin yarılmasıve 3000 yıllık resim

Hz. musa İ.Ö. 1200 yıllarında yasamıs ve hayır ile şer arasındaki mücadele onun zamanında de devam etmiştir.

H.Musa (a.s.) peygamberlikle vazifelendirildikten sonra firavun ile mücadele etmiş ve Hz.Musa 'ya iman eden israil oğlu kabilelerine eza ve cefa uygulanmıştı.Bunu üzerinede Allah hz.musa ve ona olanların mısırdan çıkmalarına müsade etti.Bundan haberdar olan Firavun güçlü bir ordu ile bunları takibe başladı.Hz.Musa bu takipten kurtulmak için cenabı hakkkın izniyle Kızıldeniz kıyısına kadar gelmişti.Önlerinde deniz ve arkalarında firavunun ordusu vardı.İşte bu dehşetli durumdayken Allah'ın emriyle Hz. Musanın bir mucizesi olarak deniz yarıldı ve açılan yoldan geçerek selamet sahiline ulaştılar.

Firavun ve askerleri İsrailoğullarını takip ederken denizin ayrılmış olan sularını dhşetle görmüşler, fakat kin ve düşmalıklarından dolayı bir anlık tereddütden sonra onlarda denizden açılan yola girerek takibe geçmişlerdir.Ancak denizin açılan suların tekrar birleşmeye başlamış ve sonunda firavunla bütün ordusu tek bir kişi bile kurtulamadan sulara gömülmüştür.

Gecenlerde yapılan kazılarda cıkan papiruslere göre bu olay şöyle anlatılmaktadır.'' Sarayın beyaz odasının muhafızı kitaplarının reis Amsnamoni'den katip Penterhor'a

''...Musibet şiddetli zarüret birdenbire onu zabdetti.Sular içinde uyku,anlıyı acındıracak bir şey yaptı...Reislerin ölümünü,kavimlerin efendisinin şarkıların ve garpların kralının mahvolmasını tasvir et.''


*Bu olayı bilmeyen yoktur herhalde
Ama bana ilginç gelen ve ilk defa gördüğüm bu resmi sizlerle paylaşmak istiyorum


Cesed Kızıldenizin kenarında Cebelein mevkiinde bulunmuş ve onu kızgın kumlar arasından 1881 senesinde çıkaran ingiliz araştırma ekibi tarafından müzeye götürülmüştür.
Secde vaziyetinde duran cesedin tüm organları tamdır.Hatta başındaki sararmış sacları ile sakalları da rahatlıkla görülebilir.Cesedin en hayrat verici özelliği is mumyalanmamış olmasıdır.Bilindiği gibi mumyalanmış cesedlerin iç organlarının bazıları çıkarılmış ve ilaçlanmış durumdadır.Fakat bu cesede hiç bir işlem yapılmaış ve kimyevi madde kullanılmamıştır.

Karbon 14 denen yöntemle en az 3000 yıllık olduğu kanıtlanmıştır.

http://img94.exs.cx/my.php?loc=img94...ooooooo9qq.png

Bu resim İsrailoğulları'nın başlarındaki zalim Mısır Firavun'u II. Ramses'in cesedinin resmidir.

Resim, İngiltere - Londra British müzesinde bulunmaktadır.

Süveyş kanalı açılırken denizin kenarında küçük bir tepecikte bulunmuş ve Londra'ya getirilmiştir.

ALLAH (c.c) Resulu Hz. Musa'nın zamanında ilahlık iddasında bulunan Firavun'un ölümünden 3 bin sene geçmesine rağmen ALLAH (c.c), cesedini ibret olması için çürütmemiştir.

*Saçlarının bir kısmı halen yerindedir.

*Başının bazı azalarının etleri de halen yerlerindedir.

*Alın kısmında et kalmamıştır.

*Elleri ve ayakları secde eder vaziyettedir.

Dünyada ALLAH (c.c)'a secdesiz başları, ALLAH (c.c) bir gün mutlaka böyle secde etmeye mecbur edecektir!

ALLAH (c.c)'a karşı gelenleri, ALLAH (c.c), ibret olması için cezalandırmaktadır.

Mavi forum

FAKİR BALIKÇI(Güzel bir hikaye)

Vaktiyle bir adam ve karısı vardı.
İçinde oturacak evleri yoktu.
Tarlalarda yaşıyorlardı.
ve bir ağacın dibinde uyuyorlardı.
Adam balık tutardı.
O(E) bir balıkçıydı.
Adam mutluydu.
Balıkçı diyordu.
İnsanlar niçin evlerde yaşarlar.
Bu ağaç benim evimdir.
Niçin yatakta uyurlar.
Tarlalar benim yatağımdır.
Fakat karısı mutlu değildi.
Niçin fakir bir balıkçıyla evlendim.
"Evimiz yok,yatağımız yok" diyordu.
Bir gün balıkçı balık tutmak için denize gitti.
Ağını suya koydu.
Sonra bir taşın üstüne oturdu.
Güneş sıcaktı.
ve uykuya daldı.
Uyandığı vakit o(e) ağını aldı.
ağda bir balık vardı.
o büyük ve altındandı.
güzel bir balık.
Çok mutluydu.
Bu güzel balığı görünce.
karım memnun olacak.
O zaman balık konuştu.
"İyi Adam,".
"beni öldürme".
"Beni tekrar denizin içine koy" dedi.
Balıkçı " Sen konuşabilir misin?".
"Konuşabilen bir balık görmedim" dedi.
Balık, "İyi adam,beni tekrar denizin içine koy" dedi.
Balıkçı "Konuşabilen bir balığı yemem," dedi.
"Git".
"Konuşabilen bir balığı öldüremem" .
Sonra balığı tekrar denizin içine attı.
Balıkçı o gece karısına döndü.
Balığı yoktu.
Bu yüzden yiyecek yemekleri yoktu.
Karısına , "Bir balık tuttum,fakat balık konuştu".
"Bu yüzden onu tekrar suyun içine attım".
"Konuşabilen bir balığı öldüremedim" dedi.
Balıkçının karısı "Konuşabilen bir balık sihirbazdır".
"O balık değildi".
"O bir sihirbazdı" dedi.
Balıkçı "Onun bir sihirbaz olup olmadığını bilmiyorum" dedi.
"Balık bir sihirbaz olduğunu söylemedi".
Adamın karısı "O bir sihirbazdı" dedi.
"Ondan birşey istedin mi?".
Adam "Ondan bir şey istemedim" dedi.
Adamın karısı "Niçin tarlalarda yaşıyoruz? "dedi.
"Ondan(E) bir kulübe istemelisin".
Ertesi gün , balıkçı tekrar denize gitti.
Taşın üstünde durdu ve bağırdı.
"Denizin adamı , bana gel ".
O zaman balık başını sudan dışarı çıkardı.
ve ona sordu "Ne istiyorsun".
Balıkçı " Ben hiçbir şey istemiyorum" dedi .
"fakat karım bir kulübede oturmak istiyor" dedi.
Balık "Karına dön" dedi.
"Onu(k) bir kulübede bulacaksın".
Balıkçı ağacına döndü.
Ağaca yakın bir kulübe gördü.
O yeni bir kulübeydi.
Çok güzel bir kulübeydi.
İki güzel pencersi ve güzel bir kapısı vardı.
Arkada güzel çiçeklerle dolu güzel bir bahçe vardı.
Kulübeye yakın tavuklarla dolu küçük bir tarla vardı.
Kulübenin içine girdi.
Bir oda vardı.
Pencereden güneş ışığı giriyordu.
ve oda ışık doluydu.
Karısı masada oturuyordu.
Balıkçı "Şimdi mutlu olmalısın" dedi.
Karısı, Güzel bir kulübe ," dedi.
Birkaç gün için balıkçının karısı mutluydu.
Sonra bir gece balıkçı eve geldi.
Karısı ona .
"Bu küçük kulübede mutlu değilim".
"Tavuklar odamda koşuyorlar".
"Güzel bir evde yaşamalıyız".
"Derhal balığa git ve bir ev iste" dedi.
Balıkçı denize gitti.
Taşın üstünde durdu ve bağırdı.
"Denizin adamı,bana gel".
Balık başını sudan çıkardı ve sordu.
"Ne istiyorsun".
Balıkçı, "Ben bir şey istemiyorum".
"Fakat karım bir ev istiyor".
Balık "Karına dön" dedi.
"Onu bir evin içinde bulacaksın".
Balıkçı kulübesine döndü.
Kulübenin olduğu yerde bir ev gördü.
Taştan yapılmış çok güzel bir evdi.
Kapının yanında güller vardı.
Evin yanında güzel bir bahçe vardı.
Bahçe kırmızı ve mavi çiçeklerle doluydu.
Evin iki kapısı vardı.
önde bir ve yanda bir.
Önde altı pencere vardı,.
arkada altı.
Balıkçı karısını evin içinde buldu.
"Şimdi güzel bir evin var".
"Mutlu olmalısın" dedi.
O(K) ,"Evin dışı güzel".
"Fakat içerdeki odalar çok büyük değil" dedi.
Birkaç gün için balıkçının karısı mutluydu.
Sonra "Güzel bir evde yaşıyoruz".
"Fakat sen bir balıkçısın".
"ve ben bir balıkçının karısıyım".
"Kimse bizi görmeye gelmiyor".
"Sokakta kimse benimle konuşmuyor" dedi.
Balıkçı "Ne istiyorsun" diye sordu.
"Senin kral olmanı istiyorum".
"O zaman ben kraliçe olacağım".
"Büyük bir evde yaşayacağız" .
İstediğimizi elde edeceğiz.
Ne dersek yapacaklar.
Odalar uşaklarla dolu olacak.
Ne istersek yapacaklar.
Balıkçı , "Bir kıral olmak istemiyorum".
"Bir balıkçı olmak ve tarlalarda yaşamak istiyorum".
Karısı,"Fakat ben bir kraliçe olmak istiyorum" dedi.
Balıkçı denize gitti.
Taşın üzerine oturdu ve.
"Denizin adamı,bana gel".
O zaman balık başını sudan dışarı çıkardı ve.
"Şimdi ne istiyorsun".
Balıkçı , "Ben bir şey istemiyorum".
"Fakat karım onu bir kraliçe yapmanı istiyor" dedi.
Balık,"Onu bir kraliçe yapacağım".
"Geri dön".
"Onu bir kraliçe olarak bulacaksın" dedi.
Balıkçı geri gitti.
Büyük bir ev buldu.
Kapıda uşaklar vardı.
İki uşak balıkçıyı evin içine götürdü.
ve başka iki uşak onu büyük bir odaya götürdü.
Karısı orada oturuyordu.
Bir kraliçenin elbiselerine sahipti.
Balıkçı ,"Şimdi mutlu olmalısın" dedi.
"Bir kraliçesin".
"Bu büyük eve ve bütün bu uşaklara sahipsin.
Birkaç gün için mutluydu.
Güneş vardı.
Bahçeye gitti.
ve kırmızı ceketli uşaklar onunla gittiler.
Sonra yağmur yağdı.
Günlerce yağdı.
Güneş yoktu.
Bahçeye gidemedi.
O zaman balıkçının karısı,"Ben bir kraliçeyim".
"bu yağmuru istemiyorum".
"Güneşi istiyorum" dedi.
Balıkçıya,"Git,balıktan beni güneşin kraliçesi yapmasını iste".
"O vakit istediğim zaman güneşe sahip olabilirim"Balıkçı denize gitti.
Taşın üstünde durdu ve.
"Denizin adamı ,bana gel" dedi.
O zaman balık başını sudan dışarı çıkardı ve.
"Şimdi ne istiyorsun".
"Konuş!" dedi.
Balıkçı ,"Karım,onu Güneşin Kraliçesi yapmanı istiyor" dedi.
Balık ,"Karın mutlu olmayacak".
"Tekrar tarlalara gideceksiniz".
"ve bir ağacın dibinde uyuyacaksınız" dedi.
Balıkçı geriye döndü.
Büyük ev ve bahçeler orada değildi.
Karısı bir ağacın dibinde oturuyordu.
Yağmur yoktu.
Tarlalarda çiçekler ve güneş ışığı vardı.
O(K) "Bütün bu uşaklardan uzak olmak iyi".
"Gökte parlayan güneşe bak".
"Şimdi mutluyum" dedi.

Mavi forum

Çok İlginç Bir Hesap!

Arkadaşlar bu hesap gerçekten çok ilginç bi deneyin bence. Şıkları sırasıyla cevaplandırın ve bi önceki şıkkı yapmadan bi sonrakine geçmeyin.

BAŞLADIK.........

1. ilk önce bir haftada kaç kere çikolata yemek istediğiniz rakamı aklınızda tutun (1-10 arası)







2. bu rakamı 2 ile çarpın







3. elde ettiğiniz cevaba 5 ekle







4. sonra 50 ile çarpın







5. eğer doğum gününüz bu sene geçtiyse 1755 ekleyin, eğer geçmediyse 1754 ekleyin







6. şimdi doğum yılınızdaki oluşan 4 rakamlı numarayı yeni cevabınızdan çıkarın (örnek: 1982)







son cevap olarak 3 rakamdan oluşan numara olması lazım







ilk rakam başta belirtiğiniz numara yani haftada kaç kez çikolata yemek istediğinizin rakamını gösterio







son iki rakamda yaşınızı gösteriyor.







NASIL İLGİNÇ DEĞİLMİ

Mavi forum

Güvercinle ADSL Bağlantısı Yarıştı, güvercin kazandı!

Israil'de ADSL hizmetinden memnun olmayan bir grup internet kullanicisi, genis bant internetin (ADSL) hala internet kullaniminda yeterli hiz tatmini vermedigini anlatmak icin ilginc bir deney gerceklestirdiler.

Israil'de Celile golu kenarindaki Ohalo kentinde toplanan internet tutkunlari, posta guvercini ile toplamda 4 GB tutan birkac hafiza kartini (Memory Flash Card), 100 km mesafedeki Ramat Hasharon'a gonderdiler.

Guvercinle es zamanli olarak ADSL'den 4 GB'lik bir verinin ayni sehirdeki bir internet adresine transfer edilme islemi baslatildi.

Kus ucusu mesafedeki 100 km'lik yolu 2 saat 17 dakikada katettiginde ADSL'den ayni bilgiler hala transfer halindeydi.

Bu deney guvercin ile bilgi transferinin, hizi 2.27 Mbps olan ADSL'ye gore ticari acidan hala daha avantajli oldugu sonucunu ortaya koydu.

Mavi forum

John F.Kennedy'nin 1963'deki suikast sonrası çekilen fotoları






(high hopes)

Mavi forum

Neden yemek arkasına sigara yakılır?

Arkadaşlar dikkat ettim ne zaman yemek yesek hemen arkasından bir sigara yakarız (Tabii sigara içenler) eğer bu bir gereksinimse sigara içmeyenler yemeğin arkasından ne yapıyor veya ne yapmalılar..


Bence enterasan bir olay bunun nedenini bilen varmı ?

Mavi forum

Böyle Parmak Görmediniz.... Çok Ilginc...



Mavi forum

Köpek "I Love You" diyor kankalar İnanılmaz!!!

Biraz köpek aksanıyla da olsa i love you diyor resmen!

Mavi forum

Tesadüfen Yapılan İcatlar

Mucit: Louis-Jacques Daguerre
Tarih: 1838
Kaza: Dağınık laboratuvar dolabı...

Bu rastlantısal buluşun nedeni kırık bir termometre...
Louis Daguerre, karanlık odada, gümüş iyodür levhada açığa çıkan görüntüyü sabitlemenin yollarını arıyordu. 1938 yılında bir gün, farklı kimyasal maddelerin bulunduğu dolabına, daha sonra kullanmak ve temizlemek üzere bozuk görüntülü bir film levhası koydu.
Bunu tekrar dışarı çıkardığında görüntü belirginleşmişti. Ancak Daguerre, bu garipliğe hangi kimyasal maddenin neden olduğunu bilmiyordu.
Bunun üzerine levhaları yerleştirdi ve kimyasal maddeleri birer birer dışarı çıkarttı. Dolabı boşaltmasına rağmen hala aradığı maddeyi bulamamıştı. Sonunda dolabın raflarından birinde, kırılmış termometreden dökülmüş civayı fark etti... Gümüşlü levha üzerine alınan görüntü (daguerreotype), modern fotoğrafçılığın başlangıcı oldu... Yerini ancak on yıl sonra negatif ve, pozitif film sürecine bıraktı.

-----------------------------------------------------------------------

POST-IT KAĞIDI

Mucit: Dr. Spencer Silver
Tarih: 1974
Kaza: Kutsal bir ilham ve hatalı üretim...
"3M" bilim adamlarından Dr. Spencer Silver, 1970'lerin başlarında dayanıksız yapıştırıcıyı bulduğunda, bunu işe yaramaz bir buluş olarak değerlendirmişti...
Bundan yıllar sonra, meslektaşı Art Fry, bir kilisede ilahi kitabındaki ayracın bir türlü istediği yerde durmaması üzerine oldukça sinirlendi. Anlamsız vaazlardan mı yoksa kutsal bir ilhamdan mı bilinmez, kafasını bu konuya yormaya başladı ve birden aklına meslektaşının işe yaramayan buluşu geliverdi...
Bu sayede ayıracın kitaba yapışmasını sağlayacak, ancak çıkarttığında da kitaba zarar gelmeyecekti. Post-it kağıdı tabii ki bir gecelik başarının ürünü değil... 3M'in ortaya attığı bu örnek, büro malzemeleri içinde vazgeçilmezler arasında yerini aldı...

-----------------------------------------------------------------------

VULKANİZE KAUÇUK (LASTİK)

Mucit: Charles Goodyear Tarih: 1844
Kaza: Kızgın ocağa atılan kauçuk...
Amerikalı Charles Goodyear, 10 yıldan beri ham kauçuğu daha sağlam ve elastik hale getirmenin çarelerini arıyordu. Bu onda bir takıntı halini almıştı ve hatta ödenmemiş borçları nedeniyle hapse bile girdi.
Goodyear bu konuda her şeyi denemişti; karışımına kükürt bile eklemişti. Ne var ki, bu karışımı kızgın ocağa atıncaya kadar hiçbir sonuç elde edemedi: Kauçuk erimiyordu...
Bunu gece boyunca dışarıya çivileyen Goodyear, ertesi gün karışımın oldukça esnek olduğunu fark etti.
Kükürtle sertleştirme yöntemine, Romalılar'ın ateş tanrısından esinlenerek, "Vulkan" adını verdi (vulkanizasyon).
Yöntemin Amerika'daki patentini almayı başardı, ancak Fransa ve İngiltere'den yasal formaliteler nedeniyle patent alamadı.
Goodyear, Paris'te borçları nedeniyle hapis yattıktan sonra Amerika'ya döndü.
Patentleri ortakları tarafından yağmalandığından yoksulluk içinde öldü. Ancak en azından "Goodyear Tyre" ve "Rubber Company" gibi şirketler onun isminin gelecek kuşaklar tarafından da anılmasını sağladı...

-----------------------------------------------------------------------

DAYANIKLI CAM

Mucit: Edouard Benedictus
Tarih: 1903
Kaza: Kırılması gereken deney tüpünün yere düştüğünde parçalanmaması...
Güvenli camın bulunması, tam da en çok ihtiyaç duyulan zaman*da gerçekleştirildi: Motorlu taşıt çağında...
1903 yılında Fransız kimyager Edouard Benedictus, deney tüpünü laboratuarının zeminine düşürdü. Tüp kırıldı ancak dağılmadan tek parça halinde kaldı. Benedictus, kolodyum ihtiva eden sıvının buharlaşmasından sonra tüpte kalan ince plastik tabakanın parçalanmayı engel*lediğini anladı.
Bunu not ettikten sonra bu konu üzerine fazla kafa yormadı.
Ancak, kaza yapan bir aracın için*deki kızın kırılan camlardan çok feci şekilde yaralanması, bu konuyu tekrar gündeme getirmesine neden oldu.
Daha önceki deneyiminden esinlenerek iki cam tabakasının arasına selüloz nitrat yerleştirerek üç katlı camı oluşturdu.
Buluşu 1920'lerde arabaların ön camlarında kullanılmaya ve otomotiv endüstrisinde ciddi şekilde taklit edilmeye başlandı

-----------------------------------------------------------------------

RÖNTGEN IŞINLARI

Mucit: Wilhelm Konrad Röntgen
Tarih: 1895
Kaza: Bir elektrik deneyi...
Röntgen, gazların içinden geçen elektrik yolunu araştırmak amacıyla, katod ışın tüpüyle deney yaparken, baryum platin siyanürü levhasından yayılan radyasyonun şeffaf olmayan cisimlerin içinden geçebildiğin! Fark etti.
Araştırmalarına devam ederken radyasyonun 15 mm. kalınlığındaki alüminyumdan, daha indirgenmiş yoğunlukta geçebildiğini gördü. Ve bu radyasyona, "X-ışınları" adını verdi. Bugün dünyada Almanya dışında (Almanya'da Röntgenstrahlen olarak adlandırılıyor) bu isimle anılıyor. Bu, daha sonra insan vücudunun iç kısmını gösteren fotoğraflamada kullanıldı. 19. yüzyıl sonlarına doğru savaş alanlarında da kullanılmaya başladı

-----------------------------------------------------------------------

KAOS TEORİSİ

Mucit: Ed Lorenz
Tarih: 1960'lar
Kaza: Bilgisayardaki bozuk çıkış...
Amerikalı meteoroloji uzmanı Ed Lorenz'in bilgisayarında anlamsız ve komik veriler belirince, Lorenz bunların her zamanki aksaklıklardan kaynaklandığını düşündü. Ancak hatayla ilgili ipuçlarını elde etmek için kağıttaki çıktıda çalışmaya başladı. Bilgisayarın, başlamak için ilk sonuçları eşleştirdiğini, ancak daha sonra haritayı yok ettiğini gördü. Birden jetonu düştü: Lorenz bilgisayara aynı girdileri ikinci aşamada yüklememiş, bu küçük farklılık da, sonraki birkaç hafta boyunca, tamamen değişik sonuçlar verip durmuştu...
Lorenz böylece, hava durumu gibi küçük olayların bazen çok büyük sonuçlar doğurabileceğini açıklayan "kaos teoremini" bulmuş oldu...

-----------------------------------------------------------------------

RADYOAKTİVİTE

Mucit: Henri Becquerel
Tarih: 1896
Kaza: Fotoğraf camındaki sislenme...
Fransız fizikçi Henri Becquerel, 1896 Martı'nda laboratuarındaki çekmecesini açtığında büyük bir sürprizle karşılaştı. Kapkaranlık bir ortamda olmasına rağmen bazı fotoğraf camları bulanıklaşmıştı.
O sırada Becquerel, yeni keşfedilen röntgen ışınları üzerinde çalışıyor ve bazı kimyasallar yardımıyla bunların yayılmalarını sağlamaya uğraşıyordu, ilk aklına gelen, güneş ışığının etkisiyle kristallerin ışını yaydığı ve fotoğraf camını sislendirdiğiydi...
İlk deneyleri onun doğru yolda olduğunu desteklese de hava bozunca olayın seyri birdenbire değişti.
Becquerel, kristallerin güneş ışığından etkilenmesini engellemek için kimyasallar kullanarak camları tekrar çekmeceye koydu. Camları dışarı çıkardığında, uranyumlu kristallerden oluşan camlarda artık sisin bulunmayışına oldukça şaşırdı. Ve bugün "bir atom çekirdeğinin ta*necikler veya elektromanyetik ışımalar yayarak kendiliğinden parçalanması" olarak bilinen radyoaktiviteyi keşfetmiş oldu...

-----------------------------------------------------------------------

PENİSİLİN

Mucit: Alexander Fleming
Tarih: 1928
Kaza: Havada uçuşan bir küf...
St. Mary Hastanesi'nde danışman olarak çalışan ve Alexander Fleming'in hayatta kalan tek meslektaşı, ünlü bilim adamının penisilini 1928 yılında bir rastlantı sonucu bulduğunu anlatmıştı.
Fleming bir deney üzerinde çalışırken, muhtemelen laboratuvarın karşısındaki bardan uçup gelen bir küf mikroskoptaki lamın üzerine konmuştu.
O sırada Fleming, lam üzerinde zararlı bir bakteri türü olan stafilokokları inceliyordu. Dikkatsiz bir bilim adamı bu küfü büyük olasılıkla önünden uzaklaştırırdı, ama o, küfün bakteri üzerindeki etkisini görmek istedi. Sonuç hayret inciydi... Çünkü Fleming, "Penicilim notatum" isimli yeşil küfün bulunduğu bölümdeki bakterilerin öldüğünü fark etmişti...
Daha sonra gerçekkleştirilen testlerde, bu küfün diğer bakteriler üzerinde de etkili olduğu ortaya çıktı. Tavşan, fare ve insanlar üzerinde yapılan testler sonunda, açık bir yan etkisinin de olmadığı görüldü. Ne var ki Fleming, küften sızan maddeyi bir türlü keşfedememişti.
Sonuç olarak 1939 yılında, Oxford'dan Howard Florey ve Ernst Chain bu maddeyi ayrıştırmayı başardılar ve buna "penicilin" adını verdiler. Bu madde, öldürücü bakteriyel hastalıklarla savaşabilen ilk antibiyotik olarak tarihe geçti. Fleming ve diğer iki bilim adamı, 1945 yılında Nobel Ödülü aldılar... Çünkü, milyonlarca insanın hayatını kurtaran bir buluş yapmışlardı...

-----------------------------------------------------------------------

ŞOK TEDAVİSİ

Mucit: Julius Wagner-Jauregg
Tarih: 1917
Kaza:Mezbaha işçilerinin kesim yöntemi...
ECT (Electroconvulsive the-rapy) olarak bilinen elektroşok tedavisi, mezbaha işçilerinin, domuzların elektrikle sersemlemelerinden sonra çok sakin durduklarını fark etmelerinin bir sonucu...
ECTye, beyne elektrik akımı verilmesi suretiyle, depresyon gibi akıl hastalıklarının semptomlarını engellemekteki son çare olarak bakılıyor.
Elektroşok tedavisi fikri, sıtma aşısıyla frengili hastaları te*davi eden Avusturyalı Julius Wagner-Jauregg tarafından geliştirildi.
1927 yılında Nobel Ödülü alan VVagner-Jauregg, bu fikre, "bir sisteme elektrik verilmesinin tedavi edici özellik taşıyacağından yola çıkarak ulaştı. Ve böylece, çok tartışılan şok tedavisi doğmuş oldu...
Aynı zamanda, şizofrenlerin doğal yollardan çarpılmalarının, hastalık belirtilerinin iyileşmesine neden olduğu da belirlenmişti. Psikiyatristler, hastaların beynine elektrik akımı uygulamak yoluyla, anlaşılması güç tedavinin gerçekleştiğini belirtiyorlardı. Ancak ECTnin kısa süreli hafıza kaybına neden olması dışında önemli etkisinin bulunmadığına dair klinik bulgulara az da olsa rastlanıyor. Hastaların tedavi edilmesine yönelik olarak bu yöntem çok uzun zamandan beri kullanılmaya devam ediyor.

-----------------------------------------------------------------------

SAKKARİN

Mucit: Fahlberg adında bir kimya öğrencisi
Tarih: 1879
Kaza: Kurallara uymama...
1879 yılında Fahlberg adındaki bir kimya öğrencisi, toluol (kömür katranındaki hidrokarbon) türevle*rini araştırırken elindeki maddeyi tattı ve günümüzün yapay tatlandı*rıcısı sakkarin ortaya çıktı.
Diğer iki yapay tatlandırıcı da kaza sonucu keşfedildi. 1937'de Il*linois Üniversitesi öğrencilerinden Michael Sveda sigarasını yaktı ve tatlı olduğunu tespit etti. Ve bu maddenin "cyclamate" olduğunu buldu. Nutra Svveet ise 1965 yılın*da anti nükleer bileşimler araştırılırken keşfedildi...

-----------------------------------------------------------------------

BUCKMİNSTERFULLERME

Mucit Harry Kroto
Tarih: 1985
Kaza: Karbon atomunun kilise kubbesine benzemesi...
Harry Kroto ve meslektaşları, uzayda varolduğu düşünülen anlaşılması zor yapıdaki karbon atomlarını çözmeye çalışıyorlardı. Laboratuar testleri sonucunda karbonun, 60 atomdan oluşan, diğerlerinden daha güçlü ve istikrarlı yapıda olduğu ortaya çıktı.
Cevaplar araştırılırken çalışma gruplarından biri, atomların, mimar Richard Buckminster Fullerln tasarladığı, kubbeli kiliseye benzeyen hexagonlardan oluştuklarını ortaya çıkarmıştı. Bu da Kroto'nun aklına, daha önce pentagon ve hexagonlardan oluşturduğu, "Gece Gökyüzü" modelini getirdi.
O gece, çalışma gruplarından bir bölümü de karbon atomlarını, futbol topuna benzeyecek şekilde birleştirmişti. Ve grup, pentagon ve hexagonların hep 60 sayısında buluştuğunu keşfetti. 60 karbon atomundan oluşan "Buckyball’lar şu anda karbonun temel biçimi olarak değerlendirilirken, Kroto ve meslektaşları 1996 yılında Nobel Ödülü'nü almaya hak kazandılar...

Mavi forum

Sizce bu araba bu hale nasıl geldi....



Mavi forum

Mezar taşı, gazete, para, pasaport ve grafitiden sonra Hiyeroglif Yazma!!! Süppeeer!

Mezar taşımızı yazdık: http://forum.kanka.net/showthread.php?t=40184

Gazetede çıktık kendi adımıza para bastık, pasaport çıkarttık: http://forum.kanka.net/showthread.php?t=35387

Grafitimizi oluşturduk hep beraber: http://forum.kanka.net/showthread.php?t=39403

Şimdi sırada ne var? HİYEROGLİF! Bakın bakalım beğenecek misiniz? Biliyorum beğeneceksiniz Anladın sen anladııın şakaydı

İşte atikanatasoy















Burda!

Mavi forum