4 Haziran 2007 Pazartesi

Bu Ülke Nasil Yikilir

Osmanli HÜkÜmdarlarinda Kanunİ Sultan SÜleyman Osmanlinin En GÜÇlÜ OlduĞu Zamanlarda Aklina Bu Ülke Nasil Yikilir Hangİ GÜÇ Bu Ülkeyİ Yikar Dİye GelmİŞ ÇÜnkÜ Merak EdİyormuŞ BÖyle SÜper GÜÇlÜ Bİr Ülke Nasil Yiklilacak Dİye. Ve O Zamananin Hocasi Yahya Efendİye Bİr Mektup YazmiŞ Ve GÖndermİŞ Yahya Efendİ Mektubu AlmiŞ Ve BakmiŞ Arkasini Cevİrİp Cevabini YazmiŞ Ve Gerİ GÖndermİŞ. Kanunİ Sultan SÜleyman Mektubu AlmiŞ Ve Arkasindakİ Yaziyi Okuyunca Şok OlmuŞ Yazida banane KardeŞİm YaziyormuŞ İlk Önce ŞaŞirmiŞ Sonra Atina AtladiĞi Gİbİ SoluĞu ÜskÜdarda Yahya Efendİnİn Yaninda AlmiŞ Ve Yahya Efendİye SormuŞ Hocam Sİze Bİ Soru Sordum Ama Cevabini Alamadim Yahya Efendİ BakmiŞ Ve Cevap YazdiĞim Yazidir DemİŞ Ve Ardindan EklemİŞ Bu MÜslÜmanlar Ne Zaman Bu Ülkede Bana Ne KardŞİm Dİye SÖylerlerse Bu Ülkenİn Sonu Gelecek DemİŞ....

Mavi forum

İkiz kader

Kader de İkiz olabilir...



28 Temmuz 1900´de İtalyan Kralı 1.Umberto sporculara ödül vermek için Roma´dan Milano´ya giderken dinlenmek ve birşeyler yemek amacıyla küçük bir kır lokantasının önünde arabasını durdurdu. Küçük lokantanın sahibi Kralı karşılamaya koştu ve işte o anda herkes şok geçirdi çünkü lokantanın sahibi Kral Umberto´nun sanki ikiziydi, bu kadar benzeyebilirdi. Üstelik onun adı da Umberto´ydu. Ama bu benzerlik hiçbirşey sayılmazdı çünkü arkası vardı; Her iki adam da aynı gün, 14 Mart 1844´de aynı kasabada doğmuşlardı, her ikisi de 22 Nisan 1868´de evlenmişlerdi ve her ikisinin de karılarının adı Margherita´ydı, her ikisinin de birer oğlu vardı ve her iki çocuğun adı Vittorio´ydu ve Kral Umberto´nun taç giydiği gün, lokantacı Umberto dükkanının açılışını yapmıştı. Kral ve Umberto dost oldular, 1866´da savaşda Kral´ın Albay rütbesiyle orduya katıldığı gün, Lokantacı Umberto askere alınmıştı, çavuş olduğu gün ise Kral Alay Komutanı oldu. Kral Umberto çok etkilenerek, bunun önemli bir olay olduğunu belirtti, ayrılırken tekrar görüşmek istediğini lokantacı ikizine söyledi. Ve ertesi gün yardımcıları meclise gitmeye hazırlanırken Kral´a kötü bir haber getirdiler, lokantacı Umberto silahla şakalaşan bir arkadaşının kaza kurşununa kurban giderek yaşamını yitirmişti, Kral çok üzüldü, cenazesine katılacağını söyledi, sarayın merdivenlerinden inerken, üç el silah sesi duyuldu. Suikastçinin ilk kurşunu boşa gitmişti ama diğer ikisi Kral´ın kalbine isabet etti. İtalya Kralı 1.Umberto kader ikizinin öldüğü gün yaşamını yitirdi. Aynı gün doğdular, aynı olayları yaşadılar ve aynı gün yaşama veda ettiler, bu kadar raslantının anlamını kim açıklayabilirdi ki?


Mavi forum

pasta yemek ister misiniz?

Yemede vitrine koy seyret cinsinden bunlar

Mavi forum

En ilginçler

En İyi Görme Yeteneği: Basel, İsviçreli Cece Leclere,
tıp adamlarınca "megavizyon" diye adlandırılan çok
üstün bir görme yeteneğine sahipti. Kumaşların,kalın
astarlı zarfların; perdelerin, hatta bazen tuğla
duvarların arkasını bile görebiliyordu. Ancak insanlar
kendisini hasta ediyordu,çünkü iç organlarını görmek
onu tiksindiriyordu.

En Ünlü İnsan Kobay: Pakistan, Sehvan'da
yaşayanaWattila Thisdou, bir yıl boyunca, vücudunu
tıbbi araştırmalara vermesi için maaşa bağlanmıştı.
Öteki pek çok şeyin arasında, kendisine deneme
aşamasında olan 22 ilaç verilmiş, iki gün boyunca
gıdıklanmış,uykudan mahrum edilmiş, yerçekimsiz bir
odaya konulmuş, bir hafta boyunca körili pirinçten
başka yemek verilmemiş,saunadayken fırında pişen hindi
gibi devamlı üzerine yağ dökülmüştü. Thisdou bütün
bunlara, sağlığı mükemmel bir dirençle bir yıl
katlanmış,ancak devletin gelirinden kestiği bir
vergiyi görünce hastalanmıştı.

En Sinir Bozucu Böcek: Mozambik beyin böceği, çok az
rastlanan, ancak çok cüretkar bir böcekti. Uyuyan
insanların kulağından içeri tırmanır ve kafanın içine
girer girmez vızıldamaya başlardı. Kurbanları
çoğunlukla, böcek çıkmadan önce tam anlamıyla
delirirdi.

En Zalim Rehber Köpek: İndiana, Günay Bend'de daha
önceleri körler için rehberlik yapan köpek
Brütüs,talihsiz sahiplerine zalimce şakalar yapardı.
Körlerin duvarlara çarpmasına, merdivenlerden
yuvarlanmalarına, üç sahibinin de caddedeki rögarlara
düşmelerine yol açmıştı. Mahkemeye yansıyan bir olay
sonucu, suçlu bulunarak uyutuldu.

En Uzun Süre Yayında Kalan DJ: Los Angelesli disk
jokey Bill Ratuer, çalıştığı radyonun
sahibiyle,uyumadan üst üste 14 gün boyunca canlı
yayında kalabileceğine dair iddiaya girmişti. Sürenin
bitimine 12 saat kala, aklını kaçıran Ratuer, kendini
yayın stüdyosuna kilitleyerek, tekrar tekrar
Noel şarkılarını yanlış devirde çalarken, çocukken nasıl
kötü muamele gördüğü ve dışlandığı hakkında mikrofona
bağırarak hikayeler anlatmaya başladı. İstasyon
sahibi, isteksizce, Ratuer'in zırvalarına süre sonuna
kadar devam etmesine izin verdi; çünkü, dört milyondan
fazla dinleyici yayını dinliyor ve Ratuer'in iddiayı
kazanmasını istiyordu.

En Zorlu Sürücü Testi: Arjantin, Buenos Aires'te her
yıl, içkili araba kullanmaktan o kadar çok insan
tutuklanıyordu ki, Motorlu Taşıtlar dairesi, artık
yalnızca içkili araba kullanma testini başaran
kişilere ehliyet veriyordu. Sürücülerden, iki adet 30
d.'lik birayı hızla içtikten sonra çarpık bir çizgi
boyunca araba kullanmaları isteniyordu.

En Uzun II.Dünya Savaşı Direnişi: Sadaharu Fukushima,
Japonların II.Dünya Savaşı sonunda teslim olduklarını
bilmek istemiyordu. Guam Adası'nda bir siperde,
çevresi mayın ve bombalarla kuşatılmış olarak
yaşamaktaydı. Üzerindeki Japon üniforması lime lime
olmasına karşın, Fukushima hala her gün bunu
giyiyordu. 27 yıl önce ölen komutanından emir
almadıkça siperden çıkmayı reddediyordu!

En Uzun Banyo: Batı Almanya, Wildbad'da Oktoberfest
kutlamaları sırasında, Jurgen Gerber ılık bira içinde
altı günlük banyo sefası yapmıştı. Gerber zaten bira
gibi kokmayı pek umursamıyordu. Ancak bütün vücudu
öylesine kırış kırış olmuştu ki, üç ay boyunca en az
90 yaşında bir insan gibi dolaştı.

En Yükseğe Fırlatılan Top: Teksas, Lubbocklu Waylon
HArkness, topu bir dikişte, 1500 metre yüksekte uçan
bir tarım ilaçlama uçağının arka koltuğuna atmıştı.
Oyuncular topu bulamayınca, bir rahip sahaya gelerek,
kalabalığa, bir dakikalık sessiz bir dua yaptırdı ve
sonra oyun devam etti.

En Komplike Briç Kodları: İngiltere, Nottinghamlı
Alton ve Jenie, briç oynadıkları zaman kullanmak üzere
205 gizli işaret geliştirmişlerdi. Burun karıştırmak,
geğirmek, eklem çıtırdatmak, masadaki içkiyi devirmek
bunlar arasındaydı.

Mavi forum

umursadığım insanlara

Michael herkesin imrendiği biriydi. Her zaman neşeliydi ve çevresine
hep olumlu şeyler söylerdi. Birisi ona nasıl olduğunu sorduğunda:
Daha iyi olamazdım diye yanıtlardı.
Doğal bir motivatördü. Eğer çalışanlardan birisi işyerinde kötü bir
gün geçirmişse, Michael Ona, durumun olumlu taraflarına bakmasını
söylerdi. Michael'in bu tarzı beni çok meraklandırdı, ve bir gün
Michael'e gidip sordum;
Anlamıyorum! Her zaman nasıl bu kadar pozitif biri olabiliyorsun?
Bunu nasıl yapıyorsun?
Michael yanıtladı:
Her sabah kalktığımda kendime diyorum ki: Bugün iki seçeneğin var:
Ya iyi bir ruh halinde olabilirsin ya da kötü bir ruh halinde,
seçimini yap. Ben de iyi bir ruh halinde olmayı tercih ediyorum.
Kötü bir şey olduğunda, ya kendimi kurban olarak görebilirim ya da
bu durumdan bir şey öğrenebilirim. Ben de bir şey öğrenmeyi tercih
ediyorum. Ne zaman birisi bana derdini anlatsa, Onu sadece
dinleyebilir, ya da hayatın olumlu taraflarını gösterebilirim. Ben
de ikincisini tercih ediyorum.
İtiraz ettim:
Hayır bu kadar da basit değil.
Evet bu kadar basit,
Michael yanıtladı ve devam etti:
Yaşam seçeneklerden ibarettir. Gereksiz ayrıntıları bir kenara
bıraktığında her durumun bir seçenek olduğunu görürsün. Olaylara
nasıl tepki vereceğini sen seçersin. İnsanların senin ruh halini
nasıl etkileyeceğini kendin seçersin. Nasıl bir ruh hali içinde
olacağını kendin seçersin.Hayatını nasıl yaşayacağın da senin
seçimine bağlıdır.

Michael'in söyledikleri üzerinde uzun uzun düşündüm. Bir süre sonra
kendi işime başlamak için işyerinden ayrıldım. Birbirimizle teması
kaybettik, fakat hayat hakkında bir seçim yapacağım sırada sık sık
onu ve hayata bakış şeklini düşündüm. Bir kaç yıl sonra, Michael'in
ciddi bir iş kazası geçirdiğini duydum. 18 saatlik bir ameliyat ve
yoğun bakımdan sonra, Michael sırtına yerleştirilmiş demir
çubuklarla hastaneden taburcu edilmişti. Kazadan 6 ay sonra
Michael'i gördüm. Kendini nasıl hissettiğini sorduğumda;
Daha iyi olamazdım, yara izlerimi görmek ister miydin? diye şakayla
karışık yanıtladı. Teklifini reddettim, ama kaza sırasında beyninden
neler geçtiğini kendisine sordum. Michael yanıtladı:
İlk aklıma gelen şey yeni doğacak kızımın sağlığı oldu. Yerde
yatarken iki seçeneğim olduğunu düşündüm. Ya yaşayacaktım, ya da
ölecek. Ben yaşamayı tercih ettim.
Korkmadın mı? Bilincini kaybetmedin mi? diye sordum. Michael
yanıtladı:
İlkyardım görevlileri bana sürekli düzeleceğimi söylediler. Fakat
hastaneye getirildiğimde, doktorların hemşirelerin yüzlerindeki
ifadeyi görünce gerçekten korktum. Gözleri adeta benim öldüğümü
haykırıyordu. O anda bir şeyler yapmam gerektiğini anladım.
Ne yaptın? diye sordum. Michael yanıtladı:
İri cüsseli bir bayan hemşire bana sürekli sorular soruyordu. Benim
herhangi bir şeye karşı alerjik olup olmadığımı sordu.
Evet, yerçekimine karşı alerjim var diye bağırdım.Gülüşmeleri
üzerine onlara dedim ki;
Ben yaşamayı seçiyorum. Beni ölü biri gibi değil canlı birisi gibi
ameliyat edin!.
Michael hem doktorlarının yeteneği, hem de inanılmaz tavrı sayesinde
yaşamayı başardı. Her gün hayatı dolu dolu yasamak için seçme
hakkımız olduğunu ondan öğrendim. Yaşama olan tavır ve bakış açımız
her şeydir.

Bu nedenle yarın için üzülmeyin, bırakın yarın kendisi için üzülsün.
Her geçen günün kendine yetecek kadar derdi vardır.

Kaldı ki, bugün, dün kaygılandığınız yarındır. Şimdi iki seçeneğiniz
var:


1. Bu mesajı umursamamak, ya da,
2. Bu mesajı umursadığınız insanlara okutmak

Mavi forum