9 Haziran 2007 Cumartesi

Hayalet-Cin-Ruh (Fotolar) Garip ama gercek

Kim ne derse desin ben bu resimleri gördükten sonra bayaa bi düsündüm,

Hepsi gercek yasanmis olaylarmis..
sizde girip bi bakin cok ilginc,düsündürücü


http://www.deecee.de/Xfiles1.htm

Bu sitede İLGİLENENLER İCİN Buyrun..(resimler var Bu SİTEDE COK RESİM VAR)

http://ghoststudy.com/gallery.html

Mavi forum

BÖyle Bİsey GÖrdÜnÜz MÜ?

futbol terörü bu olmalı yuh

Mavi forum

TürkLer Neden ZehirLi Gaz KuLLanmadıLar?

Çanakkale Savaşları yüzyılın son centilmen savaşları olarak değerlendirilir. Bu değerlendirme savaş ahlâkı ve kuralları açısından bakıldığında sonuna kadar doğrudur. Birinci Dünya Savaşı'nın diğer cephelerine ve bundan sonra günümüze kadar yapılan savaşlara bakıldığında neden bu savaşların "centilmence" yapıldığı anlaşılabilmektedir.


Çanakkale Cephesi'ne çıkarma yapan müttefik askerleri karşılarında yamyam ve barbar Türkleri bekliyorlardı. 25 Nisan gününden başlayarak kanlı savaşların yaşandığı bu cephede kısa sürede başarı sağlanamayınca Müttefik Kuvvetleri sekiz buçukay sürecek maceralarına başlamışlardı. Her geçen gün Türklerle Müttefik askerleri arasındaki ilişkiler artıyor, birbirlerini tanımaya başlıyorlardı.




Maskeli İngiliz Askerleri

Her iki taraf askerleri de zafer için bulundukları bu topraklarda, karşılarındaki askerlerin de kendileri gibi insan olduğunu, öldüklerini, ölürken acı çektiklerini, kan döktüklerini ve kısacası farksız olduklarını anlıyorlardı.

Başlangıçta Müttefik askerleri için, Türklere esir düşmek korkulu rüya idi. Esir düşerlerse Türklerin onlara neler yapabileceklerini hayal bile edemiyorlardı. Zaman geçtikçe yaşanan olaylar bu düşünceleri siliyordu. Yaralı müttefik askerlerine Türklerin gösterdiği ilgi, esirlere yapılan iyi muamele ve Türklerin dürüst savaşçılar olması müttefik askerlerinin bu düşüncelerini tamamen değiştirmişti.

Gazeteci C.E.W.Bean, 10 Kasım 1915'te defterine "Türkler: Yaşamın Güzel Yanları" başlığıyla, siperlerdeki bu ilginç durumu şöyle anlatıyor. :

"Son zamanlarda Türklerle iyi iletişim kuruyorduk. Siperlerine, Mısır'daki Türk savaş esirlerinden gelen ve çok iyi bakıldıklarını anlatan mektuplarıyla, sağlıklı ve mutlu olduklarını gösteren fotoğraflarını atmıştık. (Gerçi bizim askerler bunu yapmamızı pek istemiyor ama...) Her neyse, karşıdan şu yanıtı aldık: "Sadaka ile yaşayan bir adam, domuzun, lanetin tekidir. Karnımız tok olduğu gibi yedek yiyeceğimiz de bol. Ellerimizde tüfeklerle hazırız. İngilizlerin çok silah ve cephanesi olabilir. Ancak, bizim de süngülerimiz ve inancımız var. Eğer iddia ettiğiniz gibi büyük bir millet iseniz, neden üstün ilkeler doğrultusunda hareket etmiyorsunuz da, başkalarının aklını çelerek sadakatlerini bozmaya çalışıp alçalıyorsunuz?...

Çok asilce bir cevap! Bu tür çabaları yoğunlaştırıp, Türklerin teslim olmalarını sağlayabiliriz sanıyordum. Kaldı ki onlar da -ya da Almanlar-, benzer yöntemleri bizim üzerimizde denemişlerdi."

"Üç hafta kadar önce, Türklerin üç günlük bir bayramı vardı. Bizim siperlere, üzerine silinmez kalemle ve aceleyle şunlar yazılı iki paket sigara attılar: Prenez, fumez avec plaisir notre heureux énnemis. (Alın, afiyetle için mutlu düşmanlarımız)

Karşılığında biz de onlara, konserve sığır eti yolladık. Paketi, üzerinde "Bully beef non" (sığır bifteği istemeyiz) mesajı yazılı olarak geri yolladılar."

Avustralyalı bir albay ise, Ekim ayı sonunda ülkesine yolladığı mektupta, "Siperlerdeki Yaşam ve Türkler" başlığı altında durumu şöyle dile getiriyor:

"Türkler çok dürüst savaşçılar. Kahramanlık ve cesaretleri tartışılmaz. İşkence, zulüm ve dumdum kurşunu konusundaki tüm iddialar yalandır. Geçen gün, yanlışlıkla atılan bir şarapnel ile Kızılhaç katırlarından birisini öldürdüler. Anında özür dilediler. Daha önce de yaralılarımızla ilgilendiler. Onları, kıyıya bırakıp bize haber verdiler. Burada hiçbirimizin, Türklere karşı büyük bir düşmanlık beslediğini sanmıyorum..."

Öte yandan, Çanakkale Cephesinde Müttefiklerin en çekindiği şeylerden bir, Türklerin zehirli gaz kullanma olasılığıydı. Genel olarak yüksek noktaları tuttukları için ve rüzgar da uygun estiği zaman, zehirli gaz kullanılması çok büyük can kaybına yol açabilirdi. Almanların elinde bu gazdan bulunduğu biliniyordu. Batı Cephesi'nde, Fransa'da kullanmışlardı da...Özellikle İngilizlerin, zehirli gaz kullanımından endişe ettiği ve askerlere gaz maskesi dağıtıp, olası bir tehlikede neler yapılması gerektiği konusunda özel eğitim verdiklerini öğreniyoruz.

Ancak Türk subay ve komutanları, Almanların isteğine ve önerisine karşılık bu yöntemi, "mertçe ve adil" bulmayıp, savaş kurallarına da aykırı olacağı gerekçesiyle onaylamamış ve zehirli gazı, savaşın son gününe kadar kullanmamışlardır.

Çanakkale Cephesi'nde zehirli gaz kullanıldığına ilişkin haberlerin asılsız olduğu ve endişeye gerek bulunmadığı, Avustralya ve Yeni Zelanda basınında sık sık dile getirilmiştir. Örneğin, Wellington'da çıkan "Otago Times" Gazetesi, 1 kasım 1915 günü, "Savaşçı olarak Türk" başlıklı bir yazı yayınlamıştır. Yazıda aynen şunlar yer almaktadır:

"...Hastaneye ateş edilmiyor, zehirli gaz kullanılmıyor. Triumph (savaş gemisi) isabet alıp batmaya başlayınca, tekrar ateş edilmiyor. Türk, ikili oynamıyor. Bunun aksini iddia edenler Gelibolu'ya değil, en çok Mısır'a kadar gelenlerdir.

The Age adlı Avustralya gazetesi, 11 Aralık 1915'te, gene Türklerin zehirli gaz kullanması sorununu ele almış ve "gaz bombası saldırısından korkulmuyor" başlığı altında yayınlanan yorum yazısında, cepheden gelen raporlara dayanarak konuyu şöyle değerlendirmiştir.

"...Şu ana kadar bu cephede Türklerin savaş yöntemlerinin hakça olduğunu kabul etmek dürüstlük gereğidir. Türklerle Avustralyalılar arasındaki savaş mertçeydi ve sonuna kadar öyle olacağını umuyoruz. Bu savaştan önce Türk'ü hor görüyorduk. Artık öyle bir şey söz konusu değil. O'nu yendiğimizde -ki o gün uzak değildir- hepimiz onları Almanların etkisine girmekle birlikte, ahlâksızca savaş yöntemleri kullanacak kadar tötonikleşmemiş (Almanlaşmamış) olarak hatırlamak istiyoruz."

Türklerin zehirli gaz kullanmama nedenlerinden biri de yüksek noktaları tutuyor olmalarıydı. Özellikle Arıburnu'nda yukarıdan aşağı doğru atılacak gaz bombası denizden esen rüzgarla yukarılara çıkabilir ve Türk askerlerini de etkileyebilirdi. Hatta Çanakkale'nin meşhur rüzgarı, zehirli gazı yarımadanın hesaplanamayan bölgelerine sürükleyebilirdi.

Ayrıca Türklerin elinde gaz maskesi de bulunmuyordu. Herhangi bir gaz kullanımında gaz maskeleri olmadan dayanmak olanaksızdı.

Bu arada Türklerin elinde zehirli gaz bulunup bulunmadığı da araştırma konusudur. Gerçi olsaydı da bu gazın sonuç itibariyle kullanılmayacağı açıktır. Böylelikle Müttefik askerlerinin Türklere olan güvenleri boşa çıkmamış, "Türkler zehirli gaz kullanmaz, onlar dürüst savaşçıdırlar" diyerek gaz maskesi takmayarak bu güveni sürdürmüşlerdir.

Görüldüğü gibi savaşın her türlü çirkinliğine rağmen, savaşın içinde bile böylesi bir imaj yaratmak, Çanakkale Savaşları'nı yüzyılın, hatta yarınların son centilmen savaşı haline getirmiştir.

Mavi forum

((Irak savaşından kesintiler mutlaka izleyiniz.))

http://media.putfile.com/QtXQQxr1Q5Vn

Mavi forum

Petrolün oluşumu.

--------------------------------------------------------------------------------

4 O otlağı çıkardı.

5 Sonra da onu karamsı bir sel suyuna çevirdi.

87 Ala Suresi 45

"Sel suyu" diye çevirdiğimiz kelimenin Kuran'da Arapça geçişi "Gusa" şeklindedir. "Karamsı" diye çevirdiğimiz kelime ise Kuran'da "Ehva" diye geçer.

Petrol, daha çok eğrelti ve algler gibi yeşilliklerin (otlağın), kaya tabakaları arasında çeşitli bakteri işlemleri görmesiyle ve uzun bir zaman sürecinin geçmesiyle oluşmuştur.
Günümüzde petrolün temel kaynağının organik maddeler olduğu kabul edilmektedir.
İnsan yaratılmadan önce yaratılan otlaklar, Dünya'nın ekolojik dengesindeki yerlerinin yanında, ileride petrole dönüşmek üzere de görevlendirilmiştir.

Organik kalıntılar deniz yatağında milyonlarca yıl boyunca çürümüş ve geriye yalnızca yağlı maddeler kalmıştır.
Yağlı maddeler çamur altında kalmış ve zamanla çamur sıkışıp kayaç katmanlarına, alttaki yağlı maddeler de petrole dönüşmüştür.

Petrol aynen ayette geçtiği gibi "sel suyu" özelliği göstermektedir. çoğunlukla petrol oluştuğu yerden başka yerlere göç etmiştir.

Yani petrol oluştuğu yerin dibine direkt çöken bir yapıda değildir.
Petrol bir sel suyu gibi hareket eden, göç eden, gözeneksiz, sert kayaçlarla karşılaşınca ise buralarda toplanan bir yapıya sahiptir.

Bulunan petrol yatakları işte bu tip kayaçların petrolü tutması ile oluşmuştur.

Kısacası petrol, ayetlerde geçtiği gibi:

1 Bitki gibi organik madde kökenlidir.

2 Karamsı renktedir.

3 Sel suyu gibi hareket eder.


Bir otun çürümesi ile başlayan hikaye, yerin altında sel gibi akan petrol yataklarıyla, oradan bir deterjanla, bir tişörtle, bir tırnak cilasıyla devam etmektedir.

Kuran'ın Ala Suresi'nin 4. ve 5. ayetlerinde petrole işaret edilmektedir.

Bundan önceki 3 ayette ise Allah'ın her şeyi bir ölçüye bağladığı, her şeye bir düzen koyduğu vurgulanır.

1 Efendinin o yüce adını eksikliklerden uzak tut

2 O ki yarattı, düzene koydu.
3 O ki ölçüyü belirledi, yol gösterdi. 87 Ala Suresi 13

Mavi forum

ÜnlÜlerİn SÖyledİklerİ?

-Kendi düşen adamı bırak düşsün, şayet bir başkası tarafından itilmişse, işte o zaman onu tut. (Machiavelli)
-Gerçeğin hakkını sadece hatalar verir. (J.Renard)
-Yaşamak yavaş-yavaş ölmektir. (Eflatun)
-Yalan ne kadar büyük olursa, inanan da o kadar çok olur. (Hitler)
-Borç köle olmanın başlangıcıdır. (Hugo)
-Hiçkimse görmek istemeyen kadar kör değildir. (İbni-Sina)
-Boş mideyle kahraman olunmaz. (Covper)
-Çok bilenler konuşmaz. Çok konuşanlar bilmez.(Lao-Tzu)


-Güneşi kaçırdın diye gözyaşı dökersen, yıldızları da göremezsin. (Tagore)
-Zorluklar, zamanında yapmamız gerekip de yapmadığımız kolay şeylerin birikmesiyle oluşur. (H.Ford)
-Elmas nasıl yontulmadan kusursuz olmaz ise; insan da acı çekmeden olgunlaşmaz. (Konfüçyüs)
-İnsanlar ömür kısadır derler ama, yine de onu kısaltmak için ellerinden geleni yaparlar. (Rossesau)
-Düşünmeden öğrenmek zaman kaybetmektir.(Konfüçyus)
-Büyük görünen birçok adam, yakından bakılınca büyüklüklerini kaybederler. (W.S.Landor)


-Öğretmek, iki kere öğrenmek demektir. (J.Jaubert)
-Bizzat katlanamadığınız eziyete başkasının tahammül etmesini istemeyiniz. (Syrus)
-Hiç bir insana rastlamadım ki, onda öğrenilecek bir şey olmasın. (A.Vigny)
-Şurada burada güçlü adımlarla dolaşmaktansa, doğru yolda sekerek yürümek daha iyidir. (Augustinus)
-Anı yazmak, ölümün elinden bir şey kurtarmaktır. (A.Gide)
-Arkadaşlık kuvvetli bir bağdır. Paraya ihtiyaç olunca başvurulmazsa, ömür boyu sürer.
(M.Twain)


-Düşüncelerini değiştirmeyenler yalnızca deliler ve ölülerdir. (T.Lowell)
-Dost kazanmanın tek yolu, dost olabilmektir.
(Emerson)
-Abartma, dürüst insanların yalanıdır. (J.Maistre)
-Bazı yıkılışlar, daha parlak kalkışların teşvikçisidir. (Shakespeare)
-Başkasının izinde yürüyen, iz bırakamaz. (J.Brannon)
-Başarısızlık, daha zekice başlama fırsatından başka bir şey değildir. (Henry Ford)


-Doğruluk sonsuzluğun güneşidir, nasıl olsa doğar. (W.Phillips)
-Başkalarına karşı zafer kazanan kuvvetlidir, kendi nefsine karşı zafer kazanan ise kudretlidir. (Lao-Tzu)
-İnsanın bilmediği birşey için bilmiyorum demesi de bir ilimdir. (İbn-i Mes`ud)
-Cahil insan kendinin bile düşmanı iken, başkasına dost olması nasıl beklenir. (Sokrates)
-İnsan, gençliğinde öğrenir, yaşlandığında anlar. (E.Eschenbach)
-Düşmanlarınızı sevin çünkü, kusurlarınızı yalnız onlar açıkça söyleyebilir.
(B.Franklin)
-Büyük işler gibi, büyük düşüncelerin de davula ihtiyaçları yoktur. (Bailey)

Mavi forum

...:::TitANİC:::...

1985 yılındaki keşfinden bu yana batık çıkarma şirketlerinin, film yapımcılarının ve "turistler"in ziyaret ettiği Titanik, yavaş yavaş yok oluyor. Ünlü gemiyi keşfeden Robert D. Ballard, 19 yıl sonra, "kutsal mezar" olarak nitelendirdiği batıktaki değişimi incelemek için geri döndü.

Enkaz alanı beni çok derinden etkiledi. Newfoundland'in 550 kilometre açığında, denizin derinliklerinde bambaşka bir dünyadan gerçekötesi görüntüler sunan bu bölgede 15 Nisan 1912'nin ilk saatlerindeki dondurucu soğukta yaşamını yitiren insanlar bana bir kez daha seslendi

Dipte bir kasa şampanya yatıyor; şişelerin mantarları hâlâ yerinde. Titanik'in zengin ve güçlü insanlar için üstlendiği yüzer saray rolünü anımsatan bir görüntü bu. Organik madde yiyen yumuşakçalar şişelerin bulunduğu kasayı çoktan yok etmiş. Gözüm ansızın, yan yatmış bir kadın ayakkabısına kayıyor. Yakınında üç tarak, bir de belki de bir çocuğa ait olan daha küçük bir çift ayakkabı var. Onların yanında da bir el aynası.

Bu nesneler dipte nasıl biraraya gelmiş olabilir? Büyük ayakkabı, kızının güzel saçlarını tarayan bir anneye mi aitti? Küçük kızın belki de bir zamanlar bu aynadan yansımış yüzü neye benziyordu? Biraz ötede başka ayakkabılar da vardı; küçük bir kıza ait bir çift ile bir denizcinin olduğunu tahmin ettiğim siyah yağmurluğun yanında da bir diğer çift. Bir çift ayakkabı 3800 metre batıp, bu kadar yan yana dibe oturamaz. Belli ki yolculuğu birlikte yapmışlar.

Titanik'i bir Fransız–Amerikan ekibin üyesi olarak keşfedeli 19 yıl olmuştu. Ne derece değiştiğini görmek üzere geri gelmiştim. RMS Titanic, Inc. adlı özel bir batık çıkarma şirketinin buraya pek çok kez daldığını; kutsal bir mezar olarak gördüğüm bu yerden, yasalara uygun olarak binlerce obje çıkardığını biliyordum. Rus denizaltıları Hollywood film yapımcısı James Cameron ile diğer bazı insanları batığa getirmiş; herhangi bir yasayı çiğnememiş, ancak enkaza çarptıkları rapor edilmişti. RMS Titanic, Inc. geminin bir parçasını çıkarmaya çalışırken, yolcu gemileri bu alanda daireler çizmişti. Bir bira şirketi mal kurtaran şirketin dipten bira şişeleri çıkarmasını izleme fırsatı için bir yarışma düzenlemişti. Hatta New Yorklu bir çift nikâhlarını burada kıymak üzere bir sualtı aracıyla Titanik'in pruvasına sert bir iniş yapmıştı. Tümü yanlışlarla dolu bir komediler zinciriydi –korktuğum başıma gelmişti. Titanik'in kalıntılarına saygı gösterilmesi gerektiğini ısrarla vurgulamıştım. Aksine, gemiyi panayırlarda sergilenen hilkat garibelerine çevirmişlerdi.

Tarihin en büyük deniz facialarından birini yaşayan Titanik , geride 1500'ü aşkın ölü bırakarak Kuzey Atlantik sularına gömülüşünden 92 yıl sonra bile hâlâ unutulmadı. Bu kadar ağır can kaybı dünyanın her yanında derin üzüntü ve öfke yaratmış, gemide yeterince cankurtaran sandalının bulunmaması birçok kimseyi sarsmıştı. Titanik 'in sandal kapasitesinin sınırlı olmasının dayanağı, 18 yıl önce henüz bu büyüklükte gemiler yokken İngiliz Ticaret Kurulu'nca belirlenmiş kurallardı. Oysa 1912'ye gelindiğinde, bu yönetmelik günün koşullarına uygun değildi. Gemi taşımacılığı sektörünün “herkese yetecek sandal” önlemi doğrultusunda bir güncelleme zamanının artık geldiğinin farkında olmasına karşın, gemi sahipleri sandal ekleme konusunda çekimserdi. Çünkü böyle bir uygulama kullanım alanını daraltacak, masraf çıkaracak ve yolcularda gemilerin güvenli olmadığı izlenimini uyandırabilecekti.

Titanik 'te bulunan sandalların sayısı gemideki insanların ancak yarısından biraz fazlasına yetecek düzeydeydi ve aslında yönetmelikçe öngörülen sayının da yüzde 17 üzerindeydi. Gemide bulundurulan 16 cankurtaran sandalının yanı sıra dört şişirme bot da vardı; bu 1178 kişiye yer sağlıyordu. Ne var ki, sadece 705 kişi kurtarıldı; geminin batmayacağı ve başka gemilerin çok geçmeden yardıma geleceği düşüncesiyle birçok yolcu gemiden ayrılmaya yanaşmadı...

Mavi forum

Uluslararası Kıbrıs üniversitesinde garip şeyler oluyor

Kankalar arkadaşım bu üni. de okuyor ve bana çok ürkütücü şeyler anlattı sizle paylaşayım dedim.Geceleri bi kaç kere grup halinde koşan askerler ve garip bağırışmalar duymuşlar arkadaşları ile önce öğrenci sanmışlar bunları ama sonradan okulun şehitlik üzerine kurulduğunu öğrenince baya bi kokutucu geldi durum.

Mavi forum

Alkollu Birinin Kazasina Kurban Olan Bir Kisinin Hikayesi

Lütfen Alkollü iken Araç Kullanmayın
Kullananları Uyarın

ALKOLLU BIRININ KAZASINA KURBAN OLAN BIR KISININ HIKAYESI

ISTE Jacqueline SABURIDO, 19 EYLUL 1999


BABASI VE SABRINA 1998’DE.

VENEZUELLA’DA TATILDE

6 YASINDAKI DOGUMGUNUNDE

VE ISTE SABRINA’NIN ARABASINDAN ARTA KALANLAR.
EVINE DONERKEN 17 YASINDAKI BIR OGRENCI ARABASINA CARPTI. BU OGRENCI ICKILI IDI. VE BU 1999 ARALIK AYINDAYDI.


KAZADAN SONRA SABRINA 40’TAN FAZLA OPERASYON GECIRMEK ZORUNDA KALDI.


JACQUELINE ARABASI YANARKEN BULUNDU, VUCUDU 45 SANIYEDEN AZ BIR SUREDE YANDI.

2000 YILINDA BABASI ILE BERABER.


BAKIMI SIRASINDA

KAZADAN 3 AY SONRA

GOZLERINI ACIK TUTABILMEK ICIN GOZ DAMLASINA IHTIYACI VAR.

SIMDI 20 YASINDA VE ASLA 3 YIL ONCE ALKOLLU OLDUGU ICIN KENDISINI AFFEDEMIYOR.
JACQUELINE’IN HAYATINI DURDURDUGUNUN BILINCINDE.
HERKES ARABA KAZASINDA öLMÜYOR.

BU FOTO KAZADAN 4 YIL SONRA CEKILDI VE JACQUELINE HALA BAKIM ALTINDA. VUCUDUNUN % 60’I YANMIS DURUMDA.


Alkollü araç kullanmayın.......
Gaza basarken biraz daha dikkat

Mavi forum

Entresan Resimler!!

Kankalar bazılarını daha önce görmüş olabilirsiniz ama yinede sizlerle paylaşmak istedim..












































NOT:ALINTIDIR..

Mavi forum

İstanbul Arkeoloji Müzensinde Garip Şeyler Var..!!!

arkadaşlar milliyette yazan habere göre müzeye getirilen şimdi adını unuttum bir krallığa ait 4 iskelet getirilmiş ve bunlardan birinin iskeletin üzerinde bulunan ilginç motifli kolyeden kız bebek olduğu sanılıyormuş ve bekçiler her gece müzüde bir bebek ağlamasının duyulduğunu söylüyormuş ve bu yüzden bekçiler geceleri müzenin mumya bölümüne yaklaşmaya korkuyorlarmış.
Kaynak:Milliyet Gazetesi.

Mavi forum

Kaybolan Gölün Esrarı..!!!

Rusya’nın iç kesimlerinde bir bölgede yaşayan yerel halk, köylerinin yakınındaki bir gölün, bir gecede ortadan kaybolmasının esrarını çözmeye çalışıyor.

Moskova’nın 200 kilometre uzağındaki bir bölgede bulunan gölün kaybolmasının nedeni konusunda rivayetler muhtelif.
(Köylüler göllerine ne olduğunu anlamaya çalışırken, rivayetler de muhtelif.)
Rusya’nın iç kesimlerinde yaşanan esrarengiz bu olay, doğanın öngörülemeyen sürprizlere ne kadar elverişli olduğunu özetliyor aslında. Balotnikova köyünün sakinlerinin gölü kayboldu.

Kimilerine göre bu göl, Rus Çarı Korkunç İvan zamanından beri bölgede bulunuyordu, ancak yüzmilyonlarca litre hacmindeki sular, bir gecede aniden yok oldu. Gölün yatağı olan dev çukurun kenarında, eğik ağaçların arasında ne olduğunu anlamaya çalışan yerel balıkçıların elinden, şaşkın bir şekilde kafalarını kaşımaktan başka bir şey gelmiyor.

Köylüler, olayın ardından yerel bir itfaiye görevlisini çağırdı, ancak itfaiye erinin, bu tür acil durumlar için aslında ne malzemesi, ne de eğitimi vardı.
Gölün kaybolmasının yarattığı şok yerini köylüler arasında yayılan bir şüpheye bıraktı. Balatnikova’nın yaşlı köylülerinden biri, “Amerikalılar” diyor, “Sonunda kapımıza kadar geldiler.”
Ama ABD’lilerin, anlamı “batak kent” olan köye neden tünel kazmak istemiş olabilecekleri ise meçhul.
Yerel yetkililer ise, daha bilimsel bir açıklama yapabiliyorlar. Bu yetkililer, göl ve içindekilerin, bir yeraltı mağarası tarafından yutulduğuna inanıyor

Mavi forum

Bu Hareketleri yapabilirmisiniz....

İzleyin yorumunu siz yapın....


http://media.putfile.com/Stunt-Ninja86

Mavi forum

ERCİYES DAĞINDAKİ ALLAH(c.c.) YAZISI

Bi Arkadaş Kendi Makinasıyla Çekmiş.Bu resmi Kutsal Toprakları Formula pistine çeviren Şerefsizlere Yolluyorum

Mavi forum

Dünyada En Çok Cinayet İşleyen 10 Cani..!!

1-BEHRAM
1790-1840 döneminde Thug mezhebinin lideriydi we 931'den fazla insanı boğarak kurban ettiği sanılıyor.

------------------------------------
2-KONTES ERZSEBET BATHORY
Macaristan'da 1610 yılına kadar olan dönemde Bathory(1560-1614)genç kızların kanlarını içmenin onu yaşlanmaktan kurtaracağını sanarak 330-650 kızı öldürdü.Kontes Dracula olarak tanınan bu kadın 1611'de tutuklandı,mahkemede suçlu bulundu 21 Ağustos 1614'te kendi şatosunda öldü.
------------------------------------
3-PEDRO ALONSO LOPEZ
Kolombiya canawarı ya da And canawarı olarak da tanınan 1980'de yakalanıncaya kadar Colombia,Ekvador we Peru'da 300'den fazla kenç kızı öldürdü.Onu Peru'da Atacucho kızılderilileri yakaladılar.Lopez onların çocuklarını kaçırıp bir kadın misyonerin de yardımıyla Ekwator'a götürmüştü.Lopez tutuklandıktan sonra polisleri 53 kurbanının mezarına götürdü.Bir nehir taştığı zaman,Lopez'in kurbanlarının cesetleri ortaya çıkıyor.Bir çocuğun inşaat alanlarında toprak altında kaldığı sanılıyor.
------------------------------------
4-WILLIAM ESTEL BROWN
Brown, 17 mtemmuz 1961'de yıllar önce 18 mart 1937 tarihinde Teksas'ta Nw London'daki okulunun zemin katındaki gaz borularını bilerek gevşettiğini we böylece 282 öğrenci we 24 öğretmenin ölümüyle sonuçlanan patlamaya neden olduğunu itiraf etti.
-----------------------------------
5-GILLES DE RAIS
Çok tanınmış we zengin bir Fransız soylusu olan de Rais(doğumu 1404)60-200 çocuğu kaçırıp öldürmekle suçlanmıştı.De Rais,25 Ekim 1440'da Nantes'de boğazlanarak öldürüldü we cesedi yakıldı.
-----------------------------------
6-HERMAN WEBSTER MUDGETT
Mudgett (doğumu 1860)Chicago'da 63'üncü caddedeki şatosunda 150'den fazla kadını kandırıp getirdiğine we burada onları işkenceyle öldürdüğüne inanılıyor.27 cinayet işlemekle şuçlanan Mudgett 7 mayıs 1896'da idam edildi.
------------------------------------
7-BRUNO LUDKE
Ludke (doğumu 1909) 1928 we 29 ocak 1943 tarihleri arasında 85 kadını öldürdüğünü itiraf etmişti sawaş sırasında 8 nisan 1944'te Viyana'da bir hastanede iğneyle öldürüldü.
------------------------------------
8-WOU BOM-KON
Görevinden alınmış bir polisti 26-27 Nisan 1982 tarihlerinde Güney Kore'de iyice sarhoş olup tüfekler we patlayıcılarla sağa sola saldırdı 57 kişiyi öldürdükten sonra bir dinamit patlatarak kendini havaya uçurdu.
------------------------------------
9-TED BUNDY
Dokuz yıl cezaevinde bekledikten sonra Bundy,24 ocak 1989'da Flarida Eyalet Cezaevi'nde idam edildi.12 yaşındaki Kimberley Leach'i öldürmekten suçlu bulunmuştu.Cezasının infazından bir kaç saat önce polise 23 cinayet işlediğini itiraf etti.Polis onun 36 kızın katili olduğu kanısındaydı.Ted Bundy,100 kişiyi öldürdüğünü iddia etti.
-----------------------------------
10-JOHN WAYNE GACY
13 Mart 1980'de Gacy(doğumu 1943) Chicago'da 33 erkeği öldürmekten suçlu bulunarak elektirikli sandalyede ölüme mahkum edilmişti.Cezası infaz edilmedi we John Wayne Gacy hala cezaevinde.

Mavi forum

666 Bilmecesi...!!!

Kitabı Mukaddes'in Esinlemeler bölümünde Şeytan ile ilgili bilgiler verilirken Şeytan'ın sayısının 666 olduğu belirtilerek insanlar uyarılır. Hıristiyanlar söz konusu ayetlerden yola çıkarak bazı araştırmalara girişmiş, dünya politikalarını etkileyen bazı önemli şahsiyetlerin isimlerinin rakamsal karşılığının 666'yı verdiği ortaya çıkmıştı. Buna göre Hitler'in yanısıra, Napolyon ve Stalin'in rakamsal karşılığı da 666'dır. Daha da şaşırtıcı olan ise Microsoft imparatorluğunun sahibi William Henry Gates'in rakamsal karşılığının da 666 olmasıdır. William L. Shirer'e göre, Hitler 1940 Temmuz'unda Paris'e gittiğinde Napolyon'un mezarına gitmiş ve neredeyse tam 1 saat öylece mezara bakakalmıştır. İşin şaşırtıcı tarafı Hitler'in Paris'te sadece 4 saat kalmış olmasıdır

Mavi forum

BU kadar sey bi insanın icinden cıkabilir mi?SİZCE

sonu cok guzel o kadar ic karartici konu üstüne komik bu ya cidden askerlerin YÜZ İFADESİ MÜTHİŞ

http://www.komikaze.net/gomikfilmler...om ikazed=295

Mavi forum

Bakalım Resimdeki Bebeği Bulabilecek misiniz...



Mavi forum

Adam 14. Kattan Atlıyor.Vee.....

http://www.copsonline.com/mpeg/chute.mpg

Mavi forum

Çok Kötü Bir Kaza Ama Bu Kadar Kan Nerden Çıkmış Bilmiyorum

http://www.pbnation.com/showthread.p...hreadid=777869

Mavi forum

Britney Hayranları Alın,Buyrun

Komikler Bölümünemi Açmalıydım Bilmiyorum

http://www.madville.com/link.php?id=96587

Mavi forum

Yürüyen Kayalar!!!!

320 kg. agirliginda bir kaya parçasi kendi kendine 200 metre “yürüyebilir” mi? Üstelik, hareket ettiginin bir kaniti olarak da ardinda derince bir iz birakır

ABD’nin Kaliforniya ve Nevada eyaletlerinin sinirinda yer alan Ölü Vadi düzlüklerinden biri, dünyanin en gizemli doga olaylarindan birine ev sahipligi yapiyor.

Racetrack Playa adi verilen eski bir göl yatagindaki kimi kaya parçalari, görünürde “kendi kendine” hareket ediyor. Yaklasik 2 km. genisliginde ve 5 km. uzunlugunda olan ve denizden 200 metre yükseklikteki Racetrack Playa, kuru, sert ve çatlamis bir zeminden olusuyor. Yöreye gelen turistlerin gözüne ilk çarpan sey, çevreye rasgele yayilmis küçük kaya parçalari ve arkalarinda biraktiklari gizemli izler.

Ilk bakista hiç kimildamadan duruyormus gibi görünen kaya parçalari, yaklasik yarim yüzyildir jeologlari ciddi biçimde mesgul ediyor. Yürüyen kayalar ile ilk kez 1955’te ABD’li jeolog George M. Stanley ilgilendi. Stanley’in varsayimina göre kayalarin hareket etmesinin nedeni buz ve rüzgardi. Soguk havalarda bir grup kaya parçasinin çevresinde buz tabakasi olusuyor. Rüzgar estikçe buz tabakasi çevreden kopuyor, böylece tipki bir yelkenlinin su yüzeyinde süzülmesi gibi, kayalar buz tabakasiyla birlikte kayiyorlardi. Bu yaklasim uzun yillar dogru olarak kabul edildi. Ancak bu teori özellikle küçük taslar için geçerliydi. Kimileri 320 kg. agirligindaki kayalarin “yürümesi”ni açiklayamiyordu.
(alıntıdır)

Mavi forum

İlginç Bir Soru - herkes düşünmeli

benim 7 liraya ihtiyacım var 5 lira ahmet ten 5
lira ayşe den alıyorum bunun 7 lirasını harcıyorum bana
kalıyor 3 lira 1 lira ahmete veriyorum 1 lirada ayşeye
bana kalıyor 1 lira ahmet ve ayşeye 4 erlira borcum kalıyor peki 4+4 eşittir 8+ bendeki 1 lira eşittir 9 geriye kalan 1 lira nerde...

Not: cevabı biliyorum - bunu da mı çözemedin derseniz yerim hepinizi

Mavi forum

Yılan timsahı yutmuşş

ABD’nin Florida eyaletindeki Everglades bölgesinde, 4 metrelik bir Burma pitonu, 2 metrelik bir timsahı canlı canlı yutmaya çalışırken göbeğinden çatladı
DÖRT metrelik Burma pitonu, diri diri yuttuğu 2 metrelik timsahı yutmaya çalışırken timsahın arka ayakları pitonun göbek bölgesini yırtarak dışarı çıktı. Florida’nın Everglades bölgesinde pitonlarla timsahlar daha önce de birkaç kez karşı karşıya gelmişti.

Mavi forum

Unutulmaz Anlar...









Mavi forum