27 Mayıs 2007 Pazar

Gerİde Kalanların Gİzemİ.....

Gerİde Kalanin Gİzemİ.....

--------------------------------------------------------------------------------

Unutulmuş çağlar ve eski zamanlar arasında kurulmuş, yükselmiş ve batmış, binlerce yıl boyunca yaşam ve ölüm arasında yer değiştirip durmuş nice uygarlıklar vardır ve onlardan bize kalan öyle ayrıntılar vardır ki, inanılmazdır... İşte onlardan küçük bir demet...

1-Babil'in Pili ve Gümüş Kaplama Çömlekler

Avusturyalı Arkeolog Wilhelm Konig 1938'de bir kazı sırasında parlak sarı renkli iki bin yıllık bir çömlek bulur. Çömleğin içinde bakır levhadan yapılmış bir silindir vardır.Silindirin kenarları ise kurşun-kalay karışımıyla kaplanmıştır.

Tepesinde şapkaya benzer biçimde bakırın içine gömülmüş bir mühüre benzeyen zift ya da asfalt bir katman bulunmaktaydı. Bu katmanın içinden çıkan demir çubuk, bakır silindirin içine doğru asılı durmaktaydı. Demir çubuk paslanmıştı.

Dr. Konig'in bu garip cismin antik bir pilden başka bir şey olmadığını anlaması uzun sürmedi. Pil Bağdat Müzesi'ne kaldırıldı.

Daha başka aynı tür çömlekler de bulundu. Bulundukları yer tam olarak Güney Irak'taki Sümer kazılarıydı ve kazı alanının arkeolojik tarihi M.Ö. 2500 olarak belirlenmişti.

Bugün özellikle gümüş kaplı çömleklere baktığınızda parlak mavimsi bir renk görürsünüz. Bu renk, gümüşün elektro-kaplama yöntemiyle bakıra kaplanması halinde ortaya çıkan bir renktir.

Acaba biz pil yapmayı dört bin yıl sonra yeniden mi öğrendik (ya da hatırladık) diye sormadan edemiyor insan...

2- Dendera'daki Elektron Tüpleri

Mısır'da Dendera'da bulunan Hathor Tapınağı'nın faklı yerlerinde geleneksel dinsel-mit terimleriyle bir türlü açıklanmayan garip duvar resimleri vardır ama elektrik mühendisleri için bu resimleri hemen tanımlamak çok kolaydır.

Resimlerden birinde Mısırlı rahiplerin ellerinde boyu eninden fazla olan tüpler açıkça gözükmektedir. Rahipler ne olduğu anlaşılamayan bir uğraş içindedirler. Her tüpün içinde, tüp uzunluğunda bir yılan bulunmaktadır. Parlıyor gibi gözüken bu yılanlar sanki elektrik akımı sağlamaktadırlar.

Yine aynı sahnede sağ üst köşede bir Mısır tanrısı olan Atum-Ra oturmaktadır ve ellerinde enerji kaynağına benzer bir kutu tutmaktadır. Kutu saç örgüsüne benzer bir uzantıya veya kablo benzeri bir şeye bağlı durmaktadır.

Kablo kutudan çıkıp resmin tabanına kadar uzanmakta ve uçları tüp cismin ucuna girmektedir. Bazı resimlerde ise, insanlar tüplerin yanına oturmuş ve ellerini tüplere dayamış biçimde resmedilmişlerdir. Bu haliyle Dendera resimleri eşsizdir...

3- Ashoka Sütunu

Antik bir mühendislik harikası arıyorsak Hindistan'a, Delhi'ye gitmemiz yeterlidir. Çünkü sözü edilen sütun oradadır. İşlenmiş demir bir şaft olan sütunun boyu 23 m'dir.

Birleştirilmiş disklerden yapılmıştır. M.S. 413'te ölen Kral II.Chandra Gupta'nın mezar taşıdır. Garip olansa o yıldan beri bozulmadan duruyor olmasıdır.

Sütunun yüzeyi pirinçle kaplı izlenimi vermektedir. Hava koşullarında etkilendiğini gösteren birkaç iz yüzeyde görülebilir.

1600 yıllık bir süreç içinde Hint muson ikliminde bir demir kütlenin paslanıp çürümemesini düşünmek ancak bir hayaldir. Bu garip sütunu yapan gizemli metalürjistler kimlerdi acaba..?

4- Eski Mısır'da Havacılık

1898 yılında Mısır-Kuzey Sakkara'da mezar kazılarında garip kanatları olan bir cisim bulunmuştu. O yıllarda henüz uçak ve uçuculuk kavramı gelişmemişti.

Bunu bir kuş sembolü olduğu sonucuna varıldı. Cisim Kahire Müzesi'ne yollandı ve kataloga kayıt edildikten sonra açıklanamayan cisimlerin olduğu rafta unutulmaya terk edildi. 70 yıl sonra arkeolog Dr. Messiha Mısır Kültür Bakanlığı'nı bir araştırma yapılması için ikna etmeyi başardı. Messiha aynı zamanda model uçak meraklısıydı.

Söz konusu olan cisim, son derece hafif bir maddeden yapılmıştı ve ağırlığı sadece 14 gr. kadardı. Kanat açıklığı ise 17.78 cm'di. Ayrıca aerodinamiği mükemmeldi.

Kanatlar modern bir makette olduğu gibi özel olarak açılmış bir deliğe monte edilmişti ve arka kuyruğu tam anlamıyla modern bir uçağınkine benziyordu. Bu haliyle mükemmel bir planörü andırıyordu yalnız bu cisim tam 2000 yıllıktı.

5- Kristal Kafatası

Kuşkusuz en gizemli kristal parçası 1927 yılında F.A. Mitchell-Hedges tarafından şimdiki Belize'deki antik Maya kenti Lubaantum'da bulunan kafatasıdır. Kafatası tek parça berrak kuartzdır ve küçük bir insan kafatası büyüklüğündedir.

Ayrıntıları mükemmele yakın olan bu kafatasının normal ya da doğal kristal olduğu anlaşılmıştır. Araştırmacı Frank Dorland'a göre kafatası elmas kesici kullanılarak şekillendirilmiştir.

Mükemmel bir perdahlama ve parlatma işlemi yapılmıştır. Bir diğer ilginç saptama ise kafatasındaki su ve silikon-kristal kum izlerinin bulunmasıdır.

Bu oluşum için gereken süre yaklaşık 300 yıldır. Sonuç olarak karşımıza inanılmaz bir başarı veya bilinmeyen bir teknolojinin ortaya koyduğu bir muamma çıkıyor. Örnekleri çoğaltmak mümkün. İnsan "yoksa gerçek tarih yazılmayan, yazılamayan tarih midir?" diye sormadan edemiyor...

alıntıdır

0 yorum: