16. yüzyıl hekimi ve simya bilgini Paracelsus'a göre, tüm maddeler birer zehir. Aralarında zehir olmayanı yok. Zehir ve devayı birbirinden ayıran ise doz... Yeri geldiğinde sinsi bir katil zehir. Yeri geldiğinde de yaşama dair dersler öğretiyor... Dartmouth Üniversitesi’nde toksikolog ve kimya profesörü olan Karen Wetterhahn, 14 Ağustos 1996’da yanlışlıkla sol eline bir damla, mini mini bir damla dimetil cıva sıçrattı. Wetterhahn, toksik metallerin hücre zarından geçtiğinde nasıl kansere yol açtığı konusunda uzmandı. Laboratuvarında o zehirli damlacığı sıçrattığında hiç önemsemedi; ne de olsa lateks eldiven giymişti. Ama işte o damlacık ölümüne neden olacaktı. Dimetil cıva, eldivenden geçecek kadar uçucu ve tehlikeliydi. Beş ay sonra Wetterhahn kapılara çarpmaya, sözcükleri ağzında gevelemeye başladı. Ve hastanede geçirdiği üç haftanın ardından komaya girdi. Wetterhahn’ın öğrencilerinden ve artık kendisi de bir kimya profesörü olan Diane Stearns, “Onu görmeye gittim ama bu, düşündüğümden farklı bir koma haliydi,” diye anımsıyor. “Çırpınıp duruyordu. Kocası, eşinin yanaklarından gözyaşlarının süzüldüğünü görmüştü. Acı çekip çekmediğini sordum. Doktorlar, ‘Beyni acıyı dahi algılayamıyor gibi görünüyor’ demişti.” Karen Wetterhahn beş ay sonra yaşamını yitirdi. 48 yaşındaydı; evli ve iki çocuk annesiydi. Doktorlarından biri, cıvanın, beyin hücrelerini “termitler tarafından aylarca kemirilmiş gibi” yiyip bitirdiğini söyledi. Bu denli zeki, titiz, üstün nitelikli bir toksikolog nasıl böylesi trajik bir sonla yaşamını yitirmişti? |
0 yorum:
Yorum Gönder