1555´de "Centuries"in ilk baskısı yapılmıştı, asistanı Chavigny´nin ve oğlu Cesar´ın yazdıklarından, bunu uzun yıllar çalıştıktan sonra yaptığını öğreniyoruz. Oğluna yazdığı mektuptan yayınlama kararını kolay veremediği ve çok düşündüğü anlaşılır. İlk baskının adı "Les Propheties de Me. Michel Nostradamus" yani "Michel Nostradamus´un Kehanetleri"idi. 1555 yılı Mart ayında, Lyon´da yayıncı Marc Bonhomme tarafından basıldı, üç tom Yüzlük ve 53 Dörtlüğü olan dördüncü Yüzlüğü kapsıyordu. Bir Yüzlük, yüz adet dörder satırlık Dörtlük demektir. Daha sonraki baskılarda diğer Yüzlükler yer aldı, demek ki Nostradamus ya basım anına kadar o kadar Dörtlük hazırlamıştı ya da o kadarınının basılmasını uygun gördü. Nedeni belli değil, Chavigny´de belirtmiyor. Önce de belirtildiği gibi, Dörtlükler de hiçbir yazın kuralı yoktur, dilbilgisi kurallarına da raslanmaz. Zaman dizeleri ve uyumu da yoktur, bir Dörtlük geçmiş zamanla başlar gelecek veya şimdiki zamanla sona erer veya tersi olur. Bir dize de sadece fiiller, ötekinde sadece zamirler vardır, çoğul ve tekil ayrımı görülmez. Bir Kraldan veya önemli birinden söz ederken bir çok farklı ad kullanır ama kasdedilen hep aynı kişimidir, anlaşılmaz. Yerler ve Astrolojik veriler belirsiz ve genellemeler olarak görülür, çok sık özellikle Provence kentleri başta olmak üzere kent ve kasaba adları verilir, sanki söz konusu felaketler hep buralar için geçerlidir. Ama ciddi bir araştırma sonucunda bunun da bir şifre olduğu anlaşılmıştır, Kahin Provence Fransası´nın kentleri kendince bir şifre olarak kullanmıştır. Zaman zaman da kentlerin coğrafi konumları, Astrolojik zamanlamaları simgeler yani gezegenlerin belli bir tarihte alacakları gök konumunun izdüşümünü gösterir. Kısacası, olabildiğince karmaşık, kaotik bir düzen gizlidir. Peki Nostradamus, salt Astroloji ile mi bu sonuçlara vardı? İşte asıl karanlık yön buradadır, ilerde görüleceği gibi kehanetlerini nasıl yaptığını özgün diliyle anlatırken, farklı birşeyleri vurgular. Nostradamus´un kitaplığında çok gizli ve yasak kitapların bulunduğu söylenir, bunlardan birisi "Süleyman´ın Anahtarları", bir diğeri de efsanevi Mısırlı Gizemci İamblichus´un "Sırlar" kitabıdır. "Süleyman´ın Anahtarları" çok gizli bir kitaptı, anlatılan öykülere bakılırsa 12.Yüzyıl´da Bizanslı Tarihçi Chonensis tarafından bir kopyası İmparator´a sunulmuştu, kitap doğadışı bilinmeyen güçlerle ilişki yöntemlerini ve kehanetde bulunmanın sırlarını anlatıyor ve öğretiyordu. 1350´deki Papa VI.İnnocent´in bu kitabın eline geçen bazı bölümlerini dini törenle yaktırdığı da anlatılır. Bugün Paris´deki Arsenal Müzesi´nde "Süleyman´ın Anahtarları"nın bir kopyası olduğu bilinen bir kitap vardır, eğer sözü edilen kitap bu değilse dahi, karşımızda yine de anlaşılmaz bir kitap çıkar. Müzedeki kitabın metni İbranice, Latince, Grekçe, Arapça yazılmıştır ve hatta birkaç yerinde antik Kalde dili kullanılır. Tamamen simgeseldir, tek bir kelimesi dahi anlaşılamaz, deli saçması gibi gözükür ama altında bir gizemin yattığı kesindir, kısacası kitap dev bir bilmecedir. Nostradamus kitabının 1.Yüzlüğünün 42.Dörtlüğü´nde garip bir metodu işaret eder, öyleyse onun bazı garip ve bilinmeyen bir yolla kehanetlerini oluşturduğunu da düşünebiliriz ama ne olduğu hakkında pek birşey söylememiz mümkün değildir fakat kesin olan tek şey Astroloji´yi kesin kullanmış olduğudur ama tek başına değil. Nostradamus´un ölümünden sonra, odasında bazı belgelerin bulunduğundan söz edilir, ayrıca bir sepetin içinde de bir tomar kağıt vardır. Herşeyi yok eden eden ve vasiyetinde kesin kurallar koyan kahin, bunları nasıl unutmuş olabilir? Bir kasıt olabilir mi? 1605 yılında Vincent Sere adlı bir araştırmacı, söz konusu belgeleri eline geçirdiğini iddia etti, gerçekten de bazıları 1568´de basılan ikinci "Centuries"de bulunan dörtlükleri içeriyorlardı. Ama diğerleri "Centuries"in hiçbir baskısında yer almıyorlardı ve bir de Altılıklar yani altışar dizelik kehanetler vardı ama tarzları Nostradamus´un alışılmış uslübunu yansıtmıyorlardı, daha hafif ve daha düzenli şiirsel bir havaları vardı. Belki de bunları bir başkası kaleme almıştı. Daha sonra başka kehanetlerin bulunduğu da iddia edildi, artık "Centuries"in orjinal baskılarının dışında kalan kehanetlere gerçek olsalar dahi inanmanın imkanı yoktu. 1555´deki ilk baskıdan sonra 1558 ve 1566´da "Centuries" Lyon´da Pierre Rigaud tarafından iki kez daha basıldı, 1558 baskısının bir nüshası bugün Bibliotheque de Paris´de bulunmaktadır, bu nüshada yedi tam Yüzlük vardır. 1566 baskısında ise "Kral Henri II´ye Mektup", sekizinci, dokuzuncu ve onuncu Yüzlükler eklenmiştir. 1568 baskısında ise yani Kahin´in ölümünden sonraki ilk baskıda 57 Altılık eklenmiştir ama gerçek Nostradamus uzmanları bunları reddetmekte ve uydurma olduklarını belirtmektedirler. Hatta bunları dönemin Fransa Başbakanı Cardinal Mazarin´in yazmış olduğu da söylenmektedir. 1643-1839 arasında "Centuries" tam onbeş kez basıldı, 1839´da Avignon´da yapılan baskıda araştırmacılar Bareste ve Le Pelletier´in yorumları da vardı. Yorum olayı ilk kez kitaba giriyordu. Hoş daha sonraları James Laver tarafından yapılan yorumların dışında bir daha bu kadar ciddi ve tarafsız yorumlar yapılmadı. Şu anda Nostradamus´a ait olduğu kabul edilen "Centuries" yani "Yüzlükler"in dizini şöyledir; . Cesar´a Mektup, . Tam olan 900 Dörtlük yani 7. hariç birden ona kadar, . 7.Yüzlük´den 53 Dörtlük ve 12.Yüzlük´den 14 Dörtlük, . 57 Adet Altılık, . 142 Dörtlük´ten oluşan "Presages" yani "Kehanetler" Nostradamus´un krala mektubu Bu toplamda 1056 Dörtlük ve 57 Altılık yani 4556 dize ortaya çıkar. Ama kuşkular sürmektedir, tümü Nostradamus´a mı aittir? Zaman "Centuries" neleri kattı? Yapılan sayısız baskıda birşeyler eklenip, çıkarıldı mı? Ya hepsi bu kadar mı? Cevaplar yok ve bu yüzden de sadece 1558 ve 1568 baskılarının üzerinde durmak gerekiyor, ciddi araştırmacıların önerileri de bu yoldadır. Kral Henri II´ye Mektup bölümünde Kahin Kral´a, geleceği çok açık bir dille anlatacağını ama ardından da karışık bir anlatım kullanacağını da anlatır. Önce de belirtilmişti, acaba Nostradamus gerçekten Kral Henri II´ye ve Kraliçe Medici´ye özgün şifreleri vermiş miydi? Günümüzün ticari yorumcularından Jean Fontbrune, tüm şifreleri çözdüğünü iddia ederek, satış rekorları kıran ve onlarca defa basılan bir yorum kitabı yazmıştır ama aslında bu saçma kitabın ardında ciddi biri vardır, Jean Fontbrune´un babası Dr.Max Fontbrune, önemli araştırmaları o yapmıştır, oğlu babasının çalışmalarını çarpıtmış ve tahrif etmiştir. Dr.Max Fontbrune´e göre "Centuries"in üçte ikisi 20,Yüzyıl´a aittir, bir diğer uzman olan Vignois ise ağırlığın 16. ve 19. Yüzyıllar olduğunu düşünür, Bareste ise Dörtlüklerin çoğunluğunun Fransa ile ilgili olduğunu ileri sürer. Aslında bu yorumcular da kendi çağlarına uygun çalışmalar ve iddialar içindedirler. Yanlız "Centuries"in üçte ikisinin yüzyılımıza ait olduğunu pek düşünemeyiz çünkü Kahin öncelikle Fransız´dır ve kendi ülkesinin geleceğine ağırlık vermiştir. Kehanetlerde ağırlık sırayla önce Fransa, sonra Hıristiyanlık ve de Avrupa ile ilgilidir. Örneğin Japonya´dan söz etmez, Amerika kıtaları ABD hariç birkaç yer dışında az yer alır, Avustralya ve Afrika hiç yoktur yani İdi Amin´den söz etmez ve tabii Orta Doğu ve Türkiye´den de çok az söz eder, değindiği yerler Hıristiyanlığın İslamiyet´le olan ilgisi düzeyinde ve gereğindedir. Nostradamus veya "Centuries" aslında tam olarak başka bir dile çevrilemez çünkü kullandığı dilin özelliği ve sembolizması buna izin vermez ancak özgün kelimeler korunarak aktarılabilir, bu nedenle başka dillere yapılan "Centuries" çevirileri yakıştırma ve eklemelerle doludur. Gerçek anlamları yakalamak mümkün değildir, burada ise sadece gerçek uzmanların belli bir noktada buluştukları örnekler alınmıştır. Kehanetlerde gizlenen sırlar belki hiçbir zaman açığa çıkarılamayacaktır, zaten Kahin´in amacı da buydu. Nostradamus´un temel düşüncesi İnsanoğlu´nun uyarılması ve doğru yola yönlenmesiydi. Zaten "Centuries"in hiçbir yerinde savaşa, düşmanlığa, ayrıma yönelik bir tahrik ve teşvik yoktur, örneğin Müslümanların Avrupa´ya yönelecek olan tehdit ve saldırılarından İslamiyet´i kötüleyen bir sözü yoktur. Belki de bu kadarının yani kehanetlerin bu kadar yorumlanabilmesi de yeterlidir zaten kitabın güncel doğru veya yanlış çevirilerine göz atılırsa, yeterince uyarının ve oluşacak olan hataların net bir biçimde anlatıldığı ortadadır, fazla söze gerek kalmaz. Gelecekte olacakların veya gerçekleşecek olan olayların çok kesin olarak yer ve zamanlarıyla bilinmesi bir anlamda pek gerekli de değildir hatta hata olabilir. Kararlarımızı gezegenimize ve kültürümüze göre değişen doğru yanlış deneylerinden sonra hür irademizle vermek zorundayız. Binlerce yıldan bu yana, iyi veya kötü milyar zahmetle bu ana ulaşan uygarlığımızın artık bir çocuk gibi elinden tutularak doğru yola götürülmesini hala beklemek abestir. Kısacası kendi doğrularımızı, kendi yanlışlarımıza baka baka bulmalıyız, aynamız karşımızdadır, bakmamız yeter. Şimdi Michel de Nostradamus´un "Centuries"de oğlu Cesar´a doğumundan hemen önce yazdığı mektubu gözden geçirelim çünkü bu mektup kehanetlerin nitelikleri ve nicelikleri hakkında yine özgün de olsa önemli bulguları önümüze getirmektedir Nostradamus´un oğlu Sezar´a mektubunun devamı1 Sonra anlamları genişletmeyi ve değiştirmeyi düşündüm, etkili olsunlar halkın düzeyine ve sesine katkı olsun dedim, ufak yorumlardan öteye gidilemesin ama anlaşılmazlıkla ters anlamlı cümleler kullandım. Kehanetleri daha açık yazarsam, skandallar, rezaletler çıkabilir, derin anlamlı, çok ince sezgiye yönelik bir şekilde yazdım, sayılarla başlıkladım ve örttüm böylece açık kehanetleri bulutladım. Gerçek Kurtarıcı´nın prensibinde dediği gibi, ne yüce olan bir şeyi köpeklere verin, ne de mücevherlerinizi domuzlara . Çünkü o zaman verdikleriniz size silah olarak kullanılabilir. Dolayısıyla ben halkın ve sıradan olanların anlamayacağı bir dili kullandım. İnsanlıkla doğrudan ilgili olayları yazdım, bunu yaparken anlaşılmayacak bir tarzda lisanı çarpıtarak, kısık cümleler kullandım ama hepsi gelecekle ilgilidir. Keşfettiğim en önemli kehanetlerde bile böyle yaptım. İnsanlar arasında büyük değişimler olacaktır. Ne olursa olsun yani kehanetlerim ne kadar doğru çıkarsa çıksın kuşkuculukları hiç azalmayacaktır. O zaman ben gördüklerimi sisle kapladım çünkü gerçekleri yazmıştım. Maddecilerden, bilginlerden, krallardan, güçlülerden herşeyi sakladım ama basit olanlar anlayabilirler. Sadece onlar değil, gülyüzlüler ve Tanrı elçileri de anlayabilirler. Çünkü bunlar ölümsüz Yüce Tanrı ve iyi melekler aracılığı ile kehanet ruhuna sahiptirler ve bu şekilde gelecekle ilgili çok şeyi görebilir ve öğrenebilirler. Hiçbir şey Tanrı´nın görüşünün dışında asla var olamaz.O´nun gücü ve iyiliği o kadar büyüktür ki ve O´nun varlığını içinde taşıyanlar büyük sezgilere sahip olabilirler. O sıcak ve kudretli bir Işık. Varlık bize o kadar yaklaşıyor ki, sanki dev bir güneşin ışınları yoğun bir biçimde içimize doluyor. Biz insanlar için tüm bildiklerimiz, bütün dehamız, tanıdığımız gizli güçler bile Tanrısal Gizem´e ulaşmamız için yeterli değildir. Nedeni zamanı anlayamamızdır ama Tanrı bulunduğumuz zamanda bazılarına bazı olayları bildirmek istedi. Bunu da yani gizli olayları bazı hayal görüntülerle ve Astroloji bağlantısı ile yaptı. Geçmişteki bazı gizli kutsal kişisel ve kudretli olaylar da ince ateş görünümünde verildi. Böyle aktarılan olayları ve insansal ve de kutsal değişimleri sözünü ettiğim kişiler anlamışlardır. Ve bu kutsal opera tamamiyle bir bütündür. Tanrı bunları tamamlatır. Yaradılış ve Varoluş meleklerin aracılığı ile, Bitiş yani İnsanlığın Sonu ise Şeytan´ın aracılığı ile olur. Biliyorum Oğlum, çok karanlık ve müphem konuşuyorum. Ancak bu kutsal olaylar (Ki bu ince ışığın verdiği) yani kutsal ışıktan alınan kutsal olaylar, bazen uzaktaki bir yıldızı görmeğe benzerler. Fakat bazı sözleri söylerken dikkatli olmamız gerek, olayları yazarken ve söylerken bazı kişiler tarafından sorumsuzca davranıldığı konusunda itham edilmemek için. Olaylar Tanrı´nın Kutsal Gücü´n den geliyor ve O´nun sonsuz iyilikseverliğinden. Kehanetleri yapacağım zaman, ruhsal bir ses aniden geliyor, kimsenin yardımı olmaksızın, suyun üzeri sisleniyor ve ışığı olmayan bir alev görünüyor, aynen aynadaki gibi ve sisler arasından geleceğin olaylarını görüyorum. Oğlum benim, şu an içinde yaşadığımız dönem için kutsal bir sözcük kullanmak istemiyorum. Bugün Kahin diye tanımlanan kimse aslında sadece geçmişi düşünen kimsedir. Oğlum benim, gerçek Kahin gelecekte olabilecek olan şeyleri, bugünkü olaylarla bağlantısı olmadan düşünebilen kişidir yani içinde bulunduğu durumdan etkilenmez, olay gerçekleşdiği zaman Kahin kehanetin açıklığına istinaden İlahi ve maddesel olayları açıkça görebilir. Ancak bazı kehanetler gerçekleşmez çünkü kehanet çok uzun bir geleceğe bağlıdır. Tanrı´nın gizlilikleri İnsanlar için kolay anlaşılamaz. Olayların gerçekleşmesi bazen çok uzun bir zaman ister ve bu zaman İnsanın algılamasından çok ötededir. Bazen gelecekteki olaylar ancak kehanet bilgilerini anlayanlar tarafından kehanet edilmiş olarak tanımlanırlar, ki bu onların hür iradeli bilgilerinin özüdür. Bu, ne bir bilim aracılığı ile öğrenilebilir, ne de şimdiki zamanda olanların anlaşılmasıyla anlaşılır. Çoğunluklar yaşanan zamanın en yakınındaki olayları ancak bilebilirler. Çünkü gelecekteki olaylar geçmişle beraber bir sonsuzun bağlantısıdır ama bu görünmez bağlantı yıldızların hareketlerinde görülebilir. Bunların nedenleri, göğün hareketine bağlıdır. Oğlum, söylev vermiyorum ama senin beni iyi anlaman gerekiyor. Senin gelişmiş zekanın dahi tanımlamalarımı anlayamaması, gelecekte olacak olayları da makul olarak anlamana engel olur. Oysa, öğrenilecek olanlar ruhun entellektüel yaradılışındadır. Aslında gelecekteki olaylar ne aşırı gizli, ne de saklıdır. Gelecekteki olayların bir bütün olarak öğrenilmesi, "kutsal bir düşünce tarzı" olmadan mümkün olamaz. Çünkü tüm kehanet düşüncesinin kaynağı aktif olarak Yaratıcı Tanrı´dan gelir. Ruh, alıcı yani özümleyicidir, doğal olarak gezegenler arası ışınları algılar ve etkileri alır. Üç olay yani "Kutsal düşünce ve hazırlık-Tanrı´nın verdikleri-Gezegensel algılamalar"sonucunda gelecek görülebilir ve bunlar biribirinden hiç farklı değildir. Burası zordur, madem ki bir şeyin olması veya olmaması insanın hür iradesiyle zekası tarafından gerçekleştirildiğine göre, karanlıkta kalan okült olayları sadece ses veya maji aracılığıyla görebilir. Bu ateş ya da alev aracılığı ile gereken yardım Limbo´dan çıkar (Henüz doğmamış olanlarla, vaftiz olduktan sonra ölen çocukların ruhlarının bulunduğu yer), bu şekilde gelecekte olacak olan olayların hangi yönde gerçekleşeceğini öğrenmek mümkündür. Bu nedenle Oğlum, sana yalvarıyorum. Hiçbir zaman dünyasal mantığını kullanarak bedenini kurutan hayallere ve egoizmaya kapılma, bunlar ruhu kayba ve ölüme gönderirler. Gelecekteki olaylar bizlere kutsal yazılar ve Tanrısal vahiyler aracılığı ile bize zaten aktarılmıştır ama nedense Astrolojik öğeler bunun dışındadır. Astroloji aracılığı ile uzun hesaplar yapar ve Tanrısal vahiylerle bugünkü kehanetlerimi yazdım. Her ne kadar bu büyülü felsefe açıkça yasaklanmamış dahi olsa, ben çoğu yerde saçma gibi gözüken gizli şeyleri çok açıkça ortaya koymaktan kaçındım. Bunlar asırlarca saklı kalmıştı ama sonradan elime geçti. Bu bilginin kullanımı konusunda önceleri şüphem vardı ve hatta bir kısmını Volkan´ın ateşine verdim. Ateşin gücü ve alevler bunları yakarken bir alev havada dansederken garip bir ışık yansıyordu. Normal bir alevden çok daha üstün şimşek gibi havada çakarcasına bulunduğum yeri ışıkla örüyordu. Sonunda karar verdim, gelecekte bu büyülü kitaplardan istifade etmeyecektim, ayın, güneşin ve yer altındaki metallerin gerçekleştireceği total değişimi görmemek için bunları kül haline getirdim. Bu nedenle Oğlum, bilgiler yetersiz dahi olsa doğal olan karanlık ve mavi ışığın yardımıyla gelecek hakkında kehanetlerde bulunmak mümkündür. İlle de bir kehanet ruhunun ve kahin yeteneğinin şart olduğunu söylemek istemiyorum zira ben gökyüzünün ruhundan çok uzağım. Uzaklığım kadar da ayaklarım yeryüzüne o kadar bağlıdır. Ben de bir günahkarım ama yanlış yapmadım ve yalancı değilim. Bu gezegende yaşayan ve kötülüklerin altında ezilen insanlardan farklı değilim ama geceler boyu çalışarak, vahiyler ve uzun hesaplar sonucunda Kehanet Kitabı´nı oluşturdum. Her Kehanet Kitabı, yüzer dörtlükten oluşmaktadır, kapalı ve gizemli ifadelerle örtülmüş ve astronomik bilgilerle örülmüştür. Günümüzden, 3797 yılına kadar olan devri kapsamaktadır. Bazılarının kehanetlerimin tarihleri konusunda kafa sallayabilirler ama tümü Ay´ın hükümranlığı sırasında gerçekleşecek ve İnsanlık tarafından zeka yoluyla anlaşılacaktır. Sen dahi Oğlum, İnsanlığın hedefi olan zamana kadar yaşasan bile, göreceksin ki bilgiyle, çalışmayla gökte geleceği görmen mümkündür. Eğer Ulu Tanrı, sonsuzu tanıyan tek varlık ise, kehanet O´ndan kaynaklanmaktadır, bunu içtenlikle söylüyorum. O´nun yüce, sonsuz ve anlaşılmaz iyiliği sonucunda uzun bir vahiy gelmiş ve bize geleceği anlatmak istemiştir. Bu Tanrısal açıklamaya teşekkür ederek, iki temel unsuru bilmeliyiz. Vahiy zekadır, gelecek görülebilir, zekayı etkileyen, doğaüstü bir ışıkla aydınlatan ilham birincisidir. Diğeri ise, geleceği öğrenen kişinin, Yıldızlar Doktrini ile kehanet yaptığıdır. Peygamberler vahiy yoluyla herşeyi açıklayabilirler. Tanrısal Ruh, onlara doğal bir seçim sonucunda bir armağan vermiştir, peygamber bilir ki kehanette bulunduğu şey doğru ve gerçektir. Kaynağı gökteki Tanrı´dır. Vahiy bir alev. bir ışık gibidir ama hiç azalmaz. Astrologlar da, yıldızların ve gezegenlerin doğal ışınlarının bilgisinden o kadar emindirler ki, vahiylerden de yararlanarak en derin uçurumları dahi keşfedebilirler. Ama Oğlum, burada durmalıyım. Daha çok ileri giderek, bu konuya fazla girmek istemiyorum, ruhunun kapasitesini denemek amacında değilim. Daha yazarsam büyük kayıplar olabilir. Şunu söyleyebilirim ki, gelecek olan Son´dan önce dünya bir çok defa tufanlarla karşılaşacaktır. Yeryüzündeki her kıta sular altında kalacaktır, bu tufanlar o kadar uzun sürecek ki, denizlerde ve yüksek dağlarda yaşayanların dışındaki herkes ölecektir. Ama tufanlardan önce birçok yerde yağmurlar az ve kısıtlı olacaktır. Gökten yoğun biçimde yanık ve ateşli taşlar düşecek ve bu olay çok ani olacaktır. Son kıyametten önce, Mars Gezegeni evresini bitirirken bu olaylar başlayacaktır. Gezegenlerin bakire yıldız kümesinde toplandıklarında ve diğerlerinin Yengeç Burcu´nda olduklarında, daha uzun yıllar sonra. Şu anda bizi Yüce Tanrı´nın doğrultusunda Ay yönetiyor, bu dönemin ardından Güneş evresi gelecek, daha sonra da Satürn. İşte Satürn evresinin hakimiyeti dünyasal devrimin yaklaştığı zaman olacaktır. Şu an için şunu yazabilirim ki, 477 yıl, 3 ay ve 11 gün sonra hastalıklar, kıtlıklar, savaşlar, tufanlar nedeniyle başlangıçta ve sonda toplum çok az olacaktır. Yeryüzünde insan çok azalacaktır ve onlar da kalan toprakları işleyecek kadar çok olamayacaklar ve toprak kendi halinde kalacaktır. Göksel hareketlerde bizler henüz Yedinci Binlik´teyiz, Sekizinci´ye yaklaşırken yani Sekizinci Çember yaklaşırken Satürn gökte gözükecektir. O zaman gök yine harekete başlayacak ve Yüce Tanrı devrini tamamlamak üzere gelecektir. Spiral hareketler, yeryüzünü stabil ve normal tutabilecek güçtedirler ama bu değişecek ve yeryüzü sonsuza kadar aynı eğimde kalmayacaktır. Yaratıcı Tanrı gönderdiği ateş ve alev haberciliğiyle bizim irademizle ve hatta gözlerimizle görecek kadar bilgi gönderir, buna geleceğin yorumu da dahildir. Amaç gören kişinin diğerlerine gördüklerini aktarmasıdır. Kehanetlerimin görünür ve anlaşılır halleri vardır ama bazıları hayal olabilir. Akıl açıktır madem ki herşey Tanrısal Nefs aracılığı ile görülebilir, buna geleceğin ruhu da dahildir. Gün boyunca yaptığım astronomik hesapların gösterdiği gerçekler, gelecekle ilgili kutsal kehanetlerle homojen olarak kaynaşmıştır ama unutma astronomik hesaplar serbest iradeden kaynaklanırlar. Şimdi dinle Oğlum, gezegenlerin yörüngelerindeki hesaplarımla, bana vahyedilenlerin açıklamaları uyum içindedir. Ölümün kılıcı bize korkunç savaşlar ve hastalıklarla yaklaşmaktadır. Öyle savaşlar olacaktır ki, son üç nesilde görülenler hiçtir, korkunç bir kıtlık yeryüzünü dehşetle vuracaktır. Yıldızların bağlantılarının gösterdiği gibi böyle olacaktır. Çünkü gerçekten denildi ki, onların haksızlıklarını, günahlarını demir bir sopa ile ve kırbaçla cezalandıracağım. Tanrı´nın lütfu asla kaybolmayacaktır Oğlum, büyük tufanlar gerçekleşene kadar. O korkunç tufanlar sırasında Tanrı diyecektir ki, onlara acımayacağım. Kehanetlerimde bunların olacağı zamanları ve yerleri hatta başlangıç ve bitiş zamanlarını açıkça bildirdim. Bazı insanlar bunları görüp anlayacaklar. Olaylar kesinlikle gerçeleşecektir, o zaman sağ kalanlar daha sonra gerçekleşecek olanları çok daha açık olarak öğrenecekler. Ancak cehaletin ortadan kalkacağı dönemler geldiğinde olaylar daha açık olacaktır. Oğlum, burada bitiriyorum, baban Michel Nostradamus´dan bu armağanı kabul et, baban mevcut dörtlüklerinin içindeki kapalı kehanetlerimin her birini anlamanı ümit etmekte. Tanrı´nın mutluluk, iyi bir verimlilik, uzun bir yaşam vermesini diliyorum senin için ve dua ediyorum. Baban Michel de Nostradamus HENRY II’YE MEKTUP Fransa Kralı, yenilmez, çok güçlü, çok inançlı Hiristiyan Henry II’ye sunulmuştur, onun sadık kölesi ve hizmetkarı Michel Nostradamus’un zafer ve mutluluk dilekleriyle... Yüzüm sıkıntıdan karardığından beri, ilk kez, Tanrısallığı ölçülmez Majestelerininin, kendilerine sunuyorum. Ey, Büyük Hıristiyan ve Muzaffer Kral, ben ebedi ve göz kamaştırıcı yücenin huzurundayım. Kendimi daha önce Majesteleri’ne sunduktan sonra saygıyı ve doğruluğu asla azaltmadım, bu fırsat olağanüstü ve eşsizdi. Kalbimdeki coşkuyu ve gücü göstermek için daima fırsat aradım, böylece siz çok yüce Majesteleri’nin kabul ve onaylarını elde etmek istedim. Fakat belli ki, kendimi tanıtmam ve kabul ettirmem imkansız. Bu garip ve olağanüstü arzuya aniden kapılırken, kendi karanlığımdan evrenin ilk ve mutlak varlığına, aydınlığına sürüklendim, uzun bir dönem bine tamamlamak için çalıştığım son üç “Centuries”i (Yüzlük), kime adanacağının kuşkusu içindeydim. Uzun bir düşünce döneminden sonra, ihtiyatsız bir cesarete kapıldım, Majesteleri, kendimi bu işe adarken büyük bir tehlikeye atıldım. Ama cesaretim Lycurgus döneminde yaşayan ağırbaşlı Plutarch gibi hiç kırılmadı ve o ölümsüz tanrılar için bağışlar ve armağanlar getirmiş, tapınaklara kurbanlar sunmuş ve o çağda şaşırtmıştı ve onlar da birşeyi herkese sunmaya cesaret edemediler. Sizin benzersiz insanlığınızın yanısıra görkem ve ihtişamınızı görürken, adağımı ödedim ve bu da Pers Krallarının yaptıkları gibi olmadı, hiçbirisi bunlara ne yaklaşabilir, ne de uzak durabilirdi. Çok tedbirli ve çok bilge Prens, kendimi gecelerime ve kehanet hesaplamalarına adadım, yazdıklarım doğal bir iç güdünün dışındalar, şiirlerin katı kurallarına sadık kalmaktan çok, sadece şiirsel bir hava verdim. Yazdıklarımın çoğu, astronomik hesapların belirlediği yıllar, aylar ve haftaların yanısıra bölgeler, ülkeleri, bazıları Asya’da, Afrika’da ve tamamı Avrupa’da bulunan birçok kenti kapsıyor, olacak olan olayların çoğu bu yerlerde ve zamanlarda ortaya çıkacaklar. Hepsini doğal bir tarz veya yöntemle yazdım. Gerçekten birisi burnuyla herşeyi üfleyebilir ve şiirleri kolayca göründüğü kadarıyla anlamaya kalkışabilir. Benim Sevecen ve Uygar Kralım, birçok kehanet dörtlükleri başkalarının anlamamaları ve yorum yapamamaları için çok ince anlamlar içerirler. Buna karşın, 1585 ile 1606 arasındaki yılları ve o zamanlarda olacak olan olayların yaşanacağı kentlerin, bölgelerin hesaplarını ve tanımlamalarını da yaptım. 14 Mart 1557’den başlayıp, çok uzak bir geleceğe doğru, yedinci bin yılın başlangıcına kadar olan zamanı, çok etkin ve özel astronomik hesaplarla hesapladım ve öteki bilgilere de muktedir olarak, İsa’nın ve onun kilisesinin birleşik düşmanlarının artacağını gördüm. Hesapladım ve yazdım ki ve kesinlikle gördüm ki bunlar Minerva’nın özgür ve uygun olmadığı seçilmiş saatlerde ve seçilmiş günler sırasında olacaktır. Olayları hesaplarken günümüzde yaşanıp geçen olayların bağlanatıları ile beraber geleceği de gördüm, yazıldığı gibi bu zaman içersinde nelerin olacağı hiçbir fazlalık ve aşırılık olmadan görülecek. Burada gelecek hakkında kararlıyım ve kuşku duymuyorum. Bu kesinlikle doğrudur Efendim, benim doğal içgüdülerim atalarımın mirasıdır ama sadece buna inanmadım, doğal içgüdüm uzun hesaplamalarla bütünleşti ve uyum sağladı. Aynı zamanda, ruhumu ve düşüncelerimi kalbimdeki tüm kuşku ve endişelerden arındırarak özgür bıraktım, bunların tümü önceden yapılmış kehanetlere uygundur ve kısmen de bronz üç ayaklının verdiği anlamlarla başardım. Söylenebilir ki, bu sadece bana ait bir özellik değildir. Ebedi Tanrı, insan kalbini eksiksiz bilir, dindarlığı, doğruyu ve lütfu da, bu gerçek yargıdır ve O’na yalvarırım ki, beni kötülerden korusun. Hile dolu yollarında yürüyen kötüler de araştırıp soruştururlar, sizin atalarınız olan eski Fransa Kralları’nın scrofula “bir tür verem” hastalığın şifa vermeleri gibi, başka uluslarda yılan ve böcek ısırıklarının iyi edildiği gibi kehanet sanatı da hala geçerlidir ama bunu burada anlatmak uzun sürecektir. Kötüler, ne olduğu anlaşılamayan kötülüğün etkisindedirler, zaman geçip ben öldükten sonra, yazdıklarım yaşadığım çağdan çok daha fazla geçerli ve etkili olacaktır. Herşeye rağmen tarih hesaplamalarımda bir hata yamış olabilirim veya kanıtlarım herkes için hoşnutluk verici olmayabilir, beni affedin Yüce Majeste,astronomik hasapları tüm yeteneğime dayanarak yaparken, Tanrı’nın ve kutsal Azizleri’nin önünde yemin ederim ki, bu mektuba hiçbir ekleme yapmayacak ve gerçek Katolik inancına karşı çıkmayacağım. Zaman geçerken ve sadece bilgi yoluyla karar verip doğrulayarak biliyoruz ki, ilk insan olan Adem, Nuh’tan 1.242 yıl önce geldi (Romalı tarihçi Varro’nun belirttiği gibi değil, sadece kutsal metinlerden yola çıkıp, yetersiz anlayışımla astronomik hesaplamaları birarada yorumlayarak yazıyorum). Nuh’tan ve dünyasal tufandan 1.080 yıl sonra, İbrahim geldi, İbrahim birinci düzeyde bir astrologtu ve Kalde alfabesini keşfetmişti. 515 veya 516 yıl sonra Musa geldi, onun zamanı ile Davud’un zamanı arasında 570 yıl geçti. Davud’un zamanından kurtarıcımız Meryem’den doğan İsa’ya kadar da bazı tarihçilere göre 1.350 yıl geçti. Bu hesaplamalar yanlış olabilirler çünkü tarihçi Eusebius’un yazdıklarından farklıdırlar. İnsanın kurtuluşundan, inançsız ve kötü Sarasenler’in (Endülüs Arapları) gelişine kadar da 621 yıl geçti. Bu hesaplara kolayca eklemeler yapılabilir. Hesaplarım doğrultusunda oluşan sonuçlar tüm uluslar için iyi olmayabilirler ama bunlar göksel hareketlerin sonuçlarıdırlar, atalarımdan gelen duyguyla bütünleşirler ve uygun saatlerde benimle birleşirler. Fakat bunlar tehlikeli zamanlardır; Yüce Kralım, bazı sırlar çağımızda şifreli cümlelerle ancak anlatılabilirler ve anlam aslında tektir ve hiçbir belirsizlik veya iki anlamlılık görülemez. Anlamları örten kapalı şifrelere ve karanlığa rağmen yine de hesaplara göre kehanetlerim, Punic (Frigyalı) tarihçi Joel’in kehanetlerine uygundur; “Ruhumu etten ve kemikten oluşmuş oğullarının ve kızlarının üstüne serpiyorum. Kehanet ebedi ve hükümran olan Kutsal Ruh’un ağzından ağızdan ağıza sürecek, göklerle birlikte bazıları büyük ve fevkalade olayların kehanetlerini yapacaklardır. Ben kendimi asla bu düzeyde görmüyorum, lütfenTanrım, tüm başarımın Tanrı’dan geldiğini biliyor ve O’na şükranlarımı saygılarımı ve ölümsüz övgülerimi sunuyorum. Ben kaderin yazdıklarının dışında hiçbir kehanette bulunmadım. Herşey Tanrı’dan ve doğadan gelir ve bunların çoğu göksel hareketlerle ilgilidir. Sisler içinde yanan bir aynada görüldüğü gibi büyük olaylar, üzüntüler ve şaşılacak felaketler uygun zaman geldiğinde önemli olurlar. Öncelikle Tanrı’nın tapınakları, sonra da dünya üzerinde gücü ellerinde tutanlar, itibarlarını yitirip gözden düşecekler. Binlerce inanılmaz olay, zamanları geldiğinde olacak ve yaşanacaktır. Büyük Kadın’ın (Bu deyim genelde kilise olarak kabul edilmektedir) uzun kısırlık döneminde, Tanrı haber verecek ve o zaman Kadın iki önemli çocuğa hamile kalacak ve doğuracak fakat 18 yaşında tehlikede olacak çünkü cesareti aptalca olacak ve 36 yaşından sonra yaşamayacak. Üç erkek ve bir kadını ardında bırakacak ve öteki ikisinin babaları aynı olmayacak. Üç kardeş arasında büyük farklılıklar olacak ve sonra büyük bir işbirliğinin ve anlaşmanın sonucunda Avrupa’nın üçte ikisi titreyecek. Kardeşlerin en genci, gücünü uzun bir zaman sürdürecek ve Hıristiyan monarşisinin değerini arttıracak, ayaklanan mezheplerle beraber Araplar kovulacak, krallıklar birleşip yeni yasalar kutlanacak. En yaşlı kardeş, toprağı yönetecek ve pençelerinden silahı hiç bırakmayan başı taçlı kızgın aslana boyun eğdirecek. Yaşı gelince ikincisine Latinler eşlik edecek ve uzağa gidecekler, ikinci olarak öfkeli ve titreyen yoldan geçilip Büyük St. Bernard Geçidi’nde vurulacak. Ve o, oradan, Pirene Dağları’na inecek ama Fransa Tacı ona verilmeyecek. Ve üçüncü seferde üçüncü olan, insan kanına bulanarak zamanı uzatacak ama zaman Mart’a kadar uzamayacak. Kız çocuk, Hıristiyan kilisesinin korunması için verilecek, onun efendisi yeni ve inançsız bir Pagan mezhebin eline düşecek. Onun iki çocuğunun birisi Katolik kilisesine inançlı olacak ama ötekisi inançsız olacak. İnançsız çocuk, büyük bir kargaşa yarattıktan sonra pişman olacak, sonra onu yıkacak, bölge Roma, İspanya ve Almanya olarak üçe bölünecek. 50. ve 52. enlemler geride kalacak. Ve onların tümü, 48. enlemin kuzeyindeki Avrupa yöresine saygı sunacaklar. Sonra önce sarsıntı olacak ve ardından herşeyin boş olduğu anlaşılacak, derken batı, doğu ve güney sarsılmaya başlayacak. Onların gücünün doğası çok olacak, askeri fetihler yüzünden barış ve birlik zorlaşacak, onlar doğal olarak eşit fakat inaç olarak farklı olacaklar. Kısır Kadın’dan sonra ikinci büyük bir güç görülecek ve iki ulus tarafından kabul edilecek. Önce bir dönem evrenin efendilerine inat edecekler sonra kendilerine, üçüncü halk güçle büyüyüp, Batı Avrupa’nın çevresine yayılacak, Pannonia’da (Macaristan) ezeecekler ve katliam yapacaklar. Myrmidonlar’a, Almanlara e Adriatik Sicilya’ya denizden gelecekler. Barbar mezhep sıkıntıya düşüp, dayanamayacak ve Latinler tarafından kovulacak. İsa Düşmanı’nın (Antichrist) imparatorluğu, Attila’nın imparatorluğu gibi başlayacak ve yeni bir Xerxes (Pers İmparatoru) sayısız insanla beraber gelecek, Kutsal Ruh 48. enlemden gelirken panik olacak, herkes kaçacak, Hıristiyan kilisesi’den nefret edilecek. O sırada bir güneş tutulması olacak, dünyanın yaradılışından ve İsa’nın ölümü ve çektiği acıdan beri böyle bir karanlık ve hüzün ilk kez yaşanacak. Ekim ayında bir sapma, eğim görülecek ve yerçekiminin değiştiği düşünülecek. Doğal hareket kaybolacak ve dünyanın ebedi ve karanlık boşluğu düştüğü sanılacak. Baharda alametler artacak, aşırı değişimler olacak, ülkelerin topraklarının şekli değişirken çok güçlü depremler olacak. Yeni Babil’in yaradılışıyla beraber mutsuz kız çocuk büyüyecek ve ilk iğrenç soykırım yapılacak. Bunlar 73 yıl ve yedi ayın sonunda olacak. Sonraki çıplak nesiller bir zaman sonra 50. enlemden gelen ve tüm Hıristiyan kilisesini yenileyen biriyle karşılaşacaklar. Yeni ve büyük bir yer kurulacak, birlik ve barış sağlanacak, zıt düşünceler içinde olan bazı çocuklar, değişik alanlarda ayrılacaklar. Savaşa destek verici ve kışkırtıcı askeri gruplar barış yapacaklar, depsiz bir kuyuda zincirli kalacaklar. Kudurmuş ve bilge rolü yapan birisinin krallığı işgal edilecek. Ülkeler, kentler, krallıklar ve eyaletler eski gelenekleri terk edecekler, özgürlük artacak, fakat dikkatleri fazla çekecekler ve özgürlükleri yorgun olacak. Onların kusursuz inançları kaybolacak, sol tarafa vurmaya başlayacaklar, sonra sağa geri dönecekler. Bir zaman kutsallık galip gelecek ve yerini çok eski yazıtlar alacak. Sonra orada büyük bir köpek olacak, sokak köpeklerinin en iğrenci, dışarı çıkacak ve herşeyi yıkacak, çok eski suçlar yeniden işlenecek. Tapınaklar eski zamanlardaki gibi inşa edilecek ve rahip gereken durumu sağlayıp fuhuşa ve aşırı lükse yönelecek ve binlerce suç işlenecek. Başka bir yanlızlığın arifesinde, kadın saygınlığın, kudretin ve görkemin doruğundayken bazı hükümdarlar ve savaş lordları ona karşı koyacaklar, iki kılıcını alacaklar ve ona sadece rütbe bırakacaklar. Halk gittikçe bozulan ve kökleri kuvvetlenen bu düzenden kendisini kurtarmak istemeyecek, kölelikten gelen dünya insanları gönüllü olarak boyun eğecekler. Ve birisi dünyaya gelecek, Mars’ın koruması ve Jüpiter’in onuru ve ünü altında olarak, Mezopotamya’nın yetersiz bir başka yerindeki özgür şehirde kendisini yetiştirecek. Lider ve yönetici yakalanıp uzaklaştırılacaklar ve asılacaklar, kaba bir komployu yapan İkinci Thrasibulus’un komplocularından birisi uzun zaman herşeyi yönetecek. Sonra ahlaksızlık ve büyük bir utancın tiksintisi yaşanacak, dışlanacak ve yüzü örtülü ışığın gölgesi altında açıkça görülecek ve sonunda saltanatın değişimi engellenecek. Kilisenin liderleri Tanrı sevgisinde yetersiz kalacaklar ve bazıları gerçek inancı unutacaklar. Üç mezhep, ortadaki ve taraftarları bir dönem itibar yitirecekler. Birincisi tüm Avrupa’nın, Afrika’nın bir bölümünü mahvedecek, üçüncüsü ise fakir bir ruhla, bir deli tarafından yönetilerek sınırsız lükse ve safahate yönelerek saflığı bozacak. Derken halk ayaklanacak ve taraftarlarıyla beraber yasa koyucuları kovalayacak. Doğulular ülkeyi zayıf düşürecekler. Yaratıcı Tanrı, şeytanı cehennemdeki hapishanesinden çözüp serbest bırakacak ve böylece Yecüc ve Mecüc yeryüzüne salınacak. Kiliselerin çiğnenmesi o kadar artacak ki, ne kızıllar ne de beyazlar gözsüz ve elsiz kalıp hiçbirşeyi anlamayacaklar. Ellerindeki güç koparılıp alınacak. Sonra hiç görülmedik düzeyde kilisenin zulmü başlayacak, bu arada öyle bir salgın başlayacak ki, dünyanın üçte ikisi yerinden oynayacak. Tarlaların ve evlerin gerçek sahipleri mallarını ayıramayacaklar ve kentlerin caddelerinde otlar dizboyu büyüyecek. Ruhbanlar, hep kuşkuyla karşılanacak. Malta’dan ve Hyhre’deki Güneşkent’ten gelen savaş lordları geri dönecekler. Limanın büyük zinciri deniz boğası uyanınca açılacak. Deniz kıyılarından yeni bir baskın olacak, Sierra Morea Mahometik’lerin elinden tekrar geri alınacak. Saldırıları boş ve yararsız olacak, İbrahim’in Evi’ne saldırılacak, saldırılar boşuna olmayacak, eskiden İbrahim’in olan evi iyi huylu insanlar saygıyla ele geçirecekler. Achem adlı kente güçlü savaşçılar her yönden saldıracaklar ve kent teslim olacak. Onların deniz güçlerini batılılar zayıf düşürecek ve bu devlet büyük bir yanlızlıkla başbaşa kalacak. Büyük kentlerde kimse kalmayacak ama kim bu kentlere girmeye kalkışırsa Tanrı’nın gazabı ve intikamı ile karşılaşacak. Uzun bir zaman büyük saygı gören mezar açılacak ve göklerin gözü önünde, Güney’in ve Ay’ın altında korunmasız kalacak. Kutsal yer ahıra dönüşecek, orada sürüler toplanacak ve saygısızca kötü amaçlar için kullanılacak. Felaket o kadar büyük olacak ki, hamile kadınlar çok sıkıntı çekecekler. Doğulu lider burada kuzeylileri ve batılıları yenecek, ama sonra halkının çoğu yok olacak ve ölecek ve dağılacak, çocukları, birçok kadının dölü hapse atılacak. Sonra Kraliyet Kahini’nin kehaneti sonuçlanacak; “Esirlerin inlemelerini duyacak ve yazgısı ölüm olan çocukları kurtaracak.” Büyük bunalım prensleri, yöneticileri ve krallıkları sıkıntıya sokacak, özellikle de denizlerde ve doğuda yaşayanlar çok sıkıntı çekecekler. Dilleri ötekilerle, Latinler ve Araplarla Finikeliler aracılığı ile karışacak. Tüm doğu krallları yıkacak, yok edecek ama ve peşine düşecek fakat kuzeyin krallarının gücü sayesinde bütünüyle başaramayacak çünkü bizim yüzyılımızın yakınlarında ölümü arayan üç gizli birlik, haince birbirlerine tuzak kuracaklar. Yenilenen Triumvirate (Üçlü yönetim) yed iyıl sürecek ve yine yenilenen ünü dünyanın her yerine yayılacak. Karanlık çukurun kurbanı ve lekesiz mayasız ekmek uzun zaman korunacak. Sonra Aquilon’dan (kuzey) gelen iki Lord, doğululara karşı muzaffer olacaklar, büyük gürültüler çıkaracak ve savaşacaklar, tüm doğu bu kardeşlerin ama Aquilon’lu olmayan kardeşlerin korkusuyla titreyecek. Efendim, böylece gelecekte olacak olanlar hakkındaki bu karmaşık ve düzensiz kehanetleri sundum, öte yandan biliriz ki, zamanın kronolojik olarak uyumsuzdur veya belli bir kuralı izler. Astronomi ve özellikle Kutsal Yazıtlar içinde olmak üzere öteki kaynakları kullandım ve bu nedenle hata yapmadım. Eğer isteseydim her döntlüğü bir tarih verebilirdim yani zamanı belirlemiş olurdum ama bu kabul edilebilir birşey olmazdı, onları yorumlamak izteyenler ortaya çıktıklarında Majestelerinin kesin onayı olmadan ille de yorum yapılacak diye iftiracıların beni incitmelerine izin verilmemelidir. Herşeye rağmen dünyanın yaradılışından Nuh’un doğumuna kadar olan yılları 1.506 yıl olarak saydım ve Nuh’un doğumundan gemisinin inşasının bitimine yani Büyük Tufan’a kadar da 600 yıl geçti (yıllar Güneş veya Ay yılları ya da karışımı olabilirler). Kutsal metinlerdeki Güneş yıllarına sadık kaldım. Ve 600 yılın bitiminde,Nuh gemiye bindi ca Tufan’dan kurtuldu. Tufan tüm dünyayı kapsadı ve bir yıl iki ayda son erdi. Tufan’dan 295 yıl geçtikten sonra İbrahim doğdu, 100 yıl sonra İshak, 60 yıl sonra da Yakup doğdu. Yakup 130 yıl sonra Mısır’a geldi ve zamanı sona erdi. Yakup’un Mısır’a gelişinden Exodus’a (İbraniler’in Mısır’ı terk edişi) kadar 430 yıl geçti. Exodus’ten Süleyman Tapınağı’nı saltanatının dördünce yılında inşa ettirmesine kadar da 480 yıl geçti. Kutsal metinlerdeki hesaplara göre Tapınak’ın yapımından İsa’nın zamanına kadar geçen süre 490 yıldı. Bu hesaplara ve Kutsal Yazıtar’dan gelen bilgilere göre 4.173 yıl altı ay veya biraz fazlası ya da azı yaşandı. Mezheplerin farklılıkları nedeniyle İsa’nın ötesine geçmiyorum. Güncel kehanetlerimi hesaplarken devrelerin gösterdiği gibi bir zincir oluşturdum, astronomik öğreti benim doğal içgüdümü değiştirdi. Buna göre, Satürn 7 Nisan’dan 17 Ağustos’a, Jüpiter 14 Haziran’dan 7 Ekim’e, Mars 17 Nisan’dan 22 Haziran’a, Venüs 9 Eylül’den 22 Mayıs’a, Merkür 3 Şubat’tan 24 Şubat’a ve sonra yine 1 Haziran’dan 24 Haziran’a ve 25 Eylül’den, 16 Ekim’e kadar devirlerini yapacaklar ve Satürn Oğlak’ta, Jüpiter Kova’da, Mars Akrep’te, Venüs Balık’ta, Merkür bir ay için Oğlak, Kova ve Balık’ta, Ay Kova’da, Ejderhanın Başı Terazi’de olacaklar. Kuyruğu zıt olacak, Jüpiter ile Merkür’ün bileşimini izleyen, Mars ve Merkür karesini Jüpiter’le Güneş’in bileşimi takip edecek ve Ejderhanın başı Güneş ve Jüpiter’le birleşecek. Ve yıl bir tutulma olmadan huzurla geçecek. Am tabii ki heryerde değil, Bu olay, uzun bir sürecin başlangıcının işareti olacak. Bu yılın başlangıcında Hıristiyan Kilisesi Afrika’da bile yaşanmadığı kadar çok acı çekecek ve bu dönem 1792’de sona erecek, ancak o zaman bunun zamanın yenilenmesinin bir işareti oduğuna inanacaklar. Roma halkı kendilerini yeniden düzenler ve yenilerken, bazı anlaşılmaz ve karanlık gölgeleri kovalayacak bu nedenle de antik şeref ve görkemini yeniden kazanacak. Fakat bu olay büyük bir bölünme ve kıtasal değişimler olmadan gerçekleşecek. Venedik kanatlarının üzerinde yükselerek büyük güç ve kudret elde edecek ve bu olay Antik Roma’nın elde ettiği kazancın çok uzun bir zaman sonra olmayacak. Bizans’ın o dönemde çok yelkenlisi olacak, Aquilon’un desteği ile Liguryalılar ile birleşecekler ama iki Giritli onlara engel olacak ve inançlarını sürdüremeyecekler. Antik zaman savaşçılarının yaptıkları zafer takları, Neptün’ün dalgalarına eşlik edecek. Adriatik’te büyük bir uyuşmazlık başlayacak, birleşmiş olanlar ayrılacaklar. Büyük bir kent tek bir eve dönüşecek, özellikle Avrupa’da Pampotamia ve Mesopotamia 45.’de, ötekiler ise 41, 42 ve 37. enlemlerde olacaklar. O çağda, bu ülkelerin gücü rahatsız edici olacak ve İsa’nın kilisesine düşman olacaklar. Ve bu gelişim İkinci İsa Düşmanı’nın (Antichrist) oluşmasına neden olacak, İsa Düşmanı kiliseye ve onun gerçek hizmetlilerine zulm edecek, üç güçlü dünyasal kral cehaletleri yüzünden baştan çıkacaklar ve deli adamın elinde dilleri kılıçtan daha keskin olacak. İsak Düşmanı’nın saltanatı ve sonu çağın sonunda Lyon’da başka birinin doğumuna kadar sürecek, sonra Modena ve Ferrara Evleri’nden birisi ile birleşecek, Adriatik Liguryalılar’ından destek alacak ve Büyük Sicilya’ya yakın olacak. Sonra Büyük St, Bernard geçilecek. Daha sonra büyük bir bir kalabalığın eşlik ettiği Galli Ogmios, kendi imparatorluk yasalarıyla çok uzaktan gelecek. Ve bir zaman daha suçlular, masumların kanını çok akıtacaklar. Güçlenecekler ama bu sayede hesaplanamaz kayıpların acısı anılarda hatta mektuplarda yer alacak. Tanrı’nın iradesiyle Aquilonyalılar bunu yaşayacaklar. Ve şeytan eskiden olduğu gibi yine sınırlandırılacak, dünyanın her yerinde barış olacak, İsa’nın kilisesi sıkıntılardan ve üzüntüden kurtulacak. Filistinliler’in bala, kötülüğü ve bulaşıcı kandırmacaları (iğfali) karıştırmaları örneğinde olduğu gibi olacak. Bunlar yedinci bin yıl yakınlarında olacak, o zaman Aquilon’dan gelen kafirler İsa’nın Tapınağı’na daha fazla acı çektiremeyecekler. Derken dünyada büyük bir yangın görülecek, hesaplarıma ve kehanetelerime göre zaman daha ötelere ilerleyecek. Birkaç yıl önce oğlum Cesar Nostradamus’a ithaf ettiğim mektupta bazı noktaları kehanetler olmaksızın açıklamıştım. Ama Efendim şimdi burada gelecekte yaşayanların görecekleri birçok büyük ve inanılmaz olayı açıkladım. Astrolojik hesapları, Kutsal Metinler’le uyum haline getirerek yazarken, kilisenin halkına yapılan eziyetlerin kökeninde kuzeydeki Aquilon kralları ile doğuluların birleşiminin bulunduğunu gördüm. Bu eza, Aquilon Kralı’nın devrilmesinden biraz önceye kadar yani 11 yıl veya biraz daha az sürecek. Ondan sonra güneydeki aynı şeyi kilisenin askeri ve mutlak gücünü elde etmiş olarak yapacak ve kilisenin insanları üç yıl daha acı çekecekler. Tanrı’nın yasalara saygılı ve uyumlu kutsal halkı, vahşetle ve acımasızca ezilecek ve sıkıntı çekecek, gerçek inançlıların kanları her yere akacak. O günlerin korkunç bir kralı taraftarları ile mükemmel bir dille konuşacak, övgü alacak ve günahsız Hıristiyanların kanlarının yere dökülen bir şarap gibi akmasını söyleyecektir. Bu kral kiliseye karşı en kötü ve inanılmaz suçları işleyecektir. İnsan kanı caddelerde ve tapınaklarda akacak, akan kan yağmurdan sonra gürül gürül akan sulara benzeyecek, yakınlardaki nehirlerin rengi kırmızıya dönüşecektir. Bir deniz savaşında okyanus da kızarınca, Kral bunu ötekine söyleyecek, deniz savaşları denizen utanıp kızarmasına neden olacaklar. Sonra aynı yılda hemen ardından korkunç bir salgın başlayacak, zaten varolan kıtlık yüzünden iyice yayılacak. Böylesine bir felaket Hiristiyan kilisesinin kurulduğu günden beri yaşanmamış olacak. Latin ülkelerini ve İspanya’nın bazı bölgelerinde izlerini brakacak. Sonra Aquilon’un üçüncü kralı öncelikle halkın acısını ve yasını duyacak, dev bir ordu hazırlayacak, atalarının geleneklerine meydan okuyarak hemen herşeyi toplayıp uygun yere getirecek ve kapşonlu hizmetli yeniden eski yerine geyecek. Ama döndüğünde heryer terkedilmiş ve yıkılmış olduğundan Kutsalların Kutsalı’nın Paganlar tarafından yok edilmiş olduğunu, eski ve yeni İnciller’in atılıp, yakıldıklarını görecek. İsa Düşmanı’nından sonra son bir cehennem prensidaha olacak. Tüm Hıristiyan krallıklar, hatta onlarla bir olmayanlar bile yirmibeş yıl boyunca titreyecekler. Savaşlar daha korkuç olacak, kentler ve tüm öteki yapılar yahacak, yıkılacak ve tahrip edilecek, bakirelerin kanları akacak, evli ve dul kadınlara tecavüz edilecek ve emzikteki çocuklar kent duvarlarına çarpılacaktır. Ebedi Prens Şeytan o kadar kötülük yapacak ki, hemen hemen tüm dünyanın yok olduğu ve terkedildiği zannedilecek. Bu olaylardan biraz önce, bazı az görülen kuşlar “Hui, Hui” diye çığlıklar atıp kısa bir zaman sonra kaybolacaklar. Bu dönem uzunca bir zaman sürdükten sonra Satürn’ün saltanatı bitmiş veya yenilenmiş olacak ve Altın Çağ başlayacak. Yaratıcı Tanrı, Şeytan’ın cehennemin en derin kuyusuna atılması emrini verecek ve zincirletecek. O zaman ihsan ile Tanrı arasında evrensel barış başlayacak ve Şeytan bin yıl boyunca atıldığı yerde kalacak ve ondan sonra serbest olacak. Tüm bu olayların işaretleri, görülebilir göksel cisimlerin yani Satürn, Jüpiter, Mars ve ötekilerin Kutsal Metinler’le buluşturulması ya ad bütünleştirilmesi sonucunda anlaşılabilirler ve bazı dörtlüklerde daha uzun olarak görülebilirler. Dörtlükleri yani iyi hesapladığım kehanetlerimi daha iyi bütünleştirebilir ve ötesi ile kaynaştırabilirdim. Yüce Kralım, o zamanda bazı sansürlerle karşılaşır ve güçlüklere takılabilirdim. Bu nedenle kalemimi bıraktım ve geceye uzanıp araştırdım. Tüm Kralların en güçlüsü, birçok olay hayret verici bir dizi halinde kısa zaman içinde ortaya çıkacak fakat ben bu mektupta hiçbirisini uyumlu bir hale getirmedim sadece doğal ve korkunç olayları sıraladım. Birazıni ilersi için hazırladım. En büyük Hıristiyan Kral, senin büyüklüğüne sığınarak diliyorum ki, tüm dinin en yüce otoritesi sonraya bırakılmalıdır. Fakat Siz en merhametli Kral’dan tek bir dileğim var, üstün insanlığınıza sığınıyorum, kalbimdeki arzuyu biliyor ve anlayabiliyorsunuz, isteklerinize itaat ediyorum. Yüce Majeste, gözlerim sizin güneş kadar parlak ihtişamınızı gördüğümden beri eminim ki, emeğimin büyüklüğü geereken yere ulaşabilir.
Mavi forum |
0 yorum:
Yorum Gönder